George Orwell: İngiliz yazar ve gazeteci

Eric Arthur Blair veya daha bilinen takma adıyla George Orwell (d.

25 Haziran 1903; Motihari - ö. 21 Ocak 1950; Londra) 20. yüzyıl İngiliz edebiyatının önde gelen kalemleri arasında yer alan İngiliz romancı, gazeteci ve eleştirmen. En çok, dünyaca ünlü Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı romanı ve bu romanda yarattığı Big Brother (Büyük Birader) kavramı ile tanınır. Eserlerinde yer alan netlik, zeka, toplumsal adaletsizliğe karşı farkındalık ve totalitarizme karşı duruşu onun imzası niteliğindedir. Eserlerinde totalitarizmin hakim olduğunu söylediği komünist parti politikalarının ve SSCB'deki Stalin rejiminin eleştirisi ağırlıklı bir yer tutarken, Troçkizmi benimsememiş, hatta onu da eleştirmiş, demokratik sosyalizmden yana olduğunu belirtmiştir.

George Orwell
George Orwell: İlk yapıtları, İspanya İç Savaşı ve Orwell, Aspidistra
George Orwell (y. 1940)
DoğumEric Arthur Blair
25 Haziran 1903(1903-06-25)
Motihari, Bengal, Britanya Hindistanı
Ölüm21 Ocak 1950 (46 yaşında)
Londra, İngiltere
Milliyetİngiliz
Mezun olduğu okul(lar)Eton Koleji
MeslekYazar
EvlilikEileen O'Shaughnessy (1936-1945) Sonia Brownell (1949– )
İmza
George Orwell: İlk yapıtları, İspanya İç Savaşı ve Orwell, Aspidistra

Orwell'in yaşamı, yazılarını sonradan etkileyecek olan deneyimlerle doludur. Burslu okuduğu Eton Kolejinden mezun olduktan sonra, o sırada bir İngiliz sömürgesi olan Burma'da bulunmuş, kısa süreliğine buranın polis teşkilatında görev yapmıştır. Bu memuriyet döneminde şahit olduğu acımasız uygulamalar, emperyalizme karşı geliştirdiği derin öfkeye katkıda bulunmuştur.

Gençlik döneminde Fransa'da bulunmuş, türlü işlerde çalışmış, para problemi gerek yazarlığa başlamadan önce, gerekse ilk yapıtlarını kaleme aldığı yıllarda yakasını bırakmamıştır.

İlk yapıtları

Orwell'in ilk romanı, otobiyografik olup olmadığı hâlen tartışma konusu olan Paris ve Londra'da Beş Parasız'dır. 1933 yılında yayınlanmış olan bu eserde olaylar, ismi asla zikredilmeyen bir karakterin ağzından aktarılmaktadır. Eserin kahramanı Paris'te İngilizce kursu vermek üzere bulunan ve öğrencilerinin dersleri türlü bahanelerle bırakmasından sonra ise işsiz ve meteliksiz kalan genç bir adamdır. Günler boyunca açlık çeken, sokakta sabahlayan, sonunda önce otel mutfağında, ardından da bir restoranın bulaşıkhanesinde iş bulan baş karakter, sonunda zihinsel engelli bir çocuğun eğitmenliğini üstlenerek Londra'ya gider.

Ne var ki talihsizlik ve yokluk burada da peşini bırakmaz. İşvereni olan ailenin tatile çıktığını öğrenir, onların dönüşünü yersiz yurtsuz bir serseri olarak, yollarda aç bilaç taban teperek, güçsüzlere ayrılmış yatakhanelerde sabahlayarak geçirmek zorunda kalır.

Avrupa'nın iki büyük başkentini toplumun en alt basamağındaki bir kişinin gözünden betimleyen bu eserinden sonra Burma Günleri (1934) ve pek fazla beğenilmeyen Papazın Kızı (1935) gelir.

Orwell'in edebiyat yaşamındaki ikinci kilometre taşı daha sonra kaleme alacağı Daralma (Coming Up For Air) ile pek çok ortak noktası bulunan Zambak Solmasın (Keep the Aspidistra Flying) adlı romanıdır. Orwell bu eserde kendisinin de bir parçası olduğu, dar gelirli orta direğin yaşantısına ayna tutar; bu sınıftan olanların yaşamını adım adım kurutup anlamsızlaştıran, umutlarını ve hayallerini teker teker öldüren geçim derdine ve tekdüzeliğe isyan eder.

1937 yılında Orwell maden işçilerinin yaşamına dair bir araştırma olan Wigan İskelesi Yolu'nu (The Road to Wigan Pier) kaleme alır. Ne var ki yazıları, bu tarihten sonra bir süreliğine kesintiye uğrayacaktır; çünkü güneyde, İspanya'da savaş davulları çalınmaya başlanmıştır.

İspanya İç Savaşı ve Orwell

Orwell, İspanya'da darbe girişiminde bulunan ve Hitler ile Mussolini'nin de desteğini alan Franco'ya karşı çarpışacak gönüllülere katılarak İspanya'ya gider. Savaşa dair anılarını daha sonra Katalonya'ya Selam adlı eserinde aktaracaktır. Orwell’in ölümünün ardından evrakı arasında bulunan notlarda İspanya’ya ilk gidişini şu şekilde anlatır:

    POUM milisine 1936 yılı sonunda katıldım. Bir başkasına değil de bu milise katılmamın başlıca nedenleri şunlardı: İspanya’ya gitmeye gazete makalelerim için malzeme toplayabilmek amacıyla niyetlenmiştim. Bunun yanı sıra, eğer çarpışmaya değer gibi görünürse, belki de savaşırım diye muğlak bir düşünce de vardı kafamda. Ne var ki hastalıklı bünyem ve nispeten az sayılabilecek askeri tecrübem hesaba katıldığında, savaşmak hususunda pek bir kuşkuluydum.

Orwell gördükleri karşısında çok etkilenir: Darbecilerle çatışan devrimci örgütler, özellikle de sosyalistler ve anarko-sosyalistler İspanya'da yepyeni bir düzen kurmuş gibidir. Fuhuş ortadan kaldırılmış, sokaklardan dilenciler kaybolmuştur. Piyasadaki pek çok mal ihtiyaç sahiplerine parasız dağıtılmaktadır. Yeni sistem toplumsal yaşamın her detayını etkilemektedir: Artık hiç kimse senyör gibi karşıdaki kişinin üstün olduğunu ima eden sözcükleri telaffuz etmemektedir ve bahşiş bırakmak yasaktır.

Orwell cepheye gider ve ardından bir keskin nişancının attığı mermiyle gırtlağından vurulur. Ölümden kıl payı kurtularak cephe gerisine gönderilir ve İspanya'ya ilk geldiğinde gördüğü düzenin tamamen ortadan kaldırılmış olduğuna tanık olur. Kanaatine göre bu durum sadece İspanyol burjuvazisinin değil, Avrupa'da zamansız bir sosyal devrim hareketinin başlamasını "faşizme karşı birleşik cephe" politikaları açısından sakıncalı bulan Stalin'in de eseridir.

Kısa bir süre sonra Sovyetler Birliği ile yakın bağları bulunan İspanyol Komünist Partisi bir siyasi temizlik hareketine girişir. POUM (Marksist İşçi Birlik Partisi) yasa dışı ilan edilir, yabancı uyruklu birçok asker tutuklanır veya -Orwell gibi- ülkeyi terk etmek zorunda kalır.

Aspidistra

1930'lar İngilteresinde 'sınıf atlama özlemini' bir kara mizah ile eleştirmektedir. Aspidistra, sınıf atlama özentisi içindeki dar gelirlilerin bir statü simgesi olarak gördükleri, evlerinden eksik etmedikleri çiçeksiz bir zambak türüdür. Bir reklam ajansında metin yazarlığı yapan Gordon Comstock, kapitalizmin yutturmacası olarak gördüğü reklamcılıktan nefret eder, orta sınıfın boğucu yaşamından kaçarak şairliğe soyunur. Bu uğurda sevgilisinden ayrılmayı bile göze alır fakat romanın beklenmedik sonunu yine sevgilisi yaratmaktadır.

Hayvan Çiftliği

İspanya'daki "ihanete uğramış devrim" tablosu Orwell'i derinden sarmıştır. En meşhur yapıtlarından olan Hayvan Çiftliği açıkça bir Stalin dönemi SSCB eleştirisidir. Bu, kitaptaki olayların Rusya'daki Ekim Devrimi ve sonrasının tarihi ile oldukça benzerlik göstermesinden anlaşılabilmektedir.

Hayvan Çiftliği bir devrimin trajedisidir. Bu modern fabl, kesilmekten, kırkılmaktan, sağılmaktan, dövülmekten bıkarak zalim sahiplerine karşı ayaklanan Manor Çiftliği hayvanlarının hikâyesidir. Karakterler son derece sade ve güçlüdür: Alaycı eşek Benjamin, fedakâr at Boxer, akılsız kısrak Mollie, hatta serçeleri tüm hayvanların kardeş olduğunu söyleyerek pençeleri arasına çekmeyi deneyen kedi bile akıllarda kolayca yer edinen, çok canlı kişiliklerdir. Onlar birlik olarak kendilerine zulmeden insanlara karşı isyan edip savaşır ve sonunda çiftlikten kovarlar.

Hayvanlar çiftliği geri almayı deneyen insanlara karşı yiğitçe çarpışır, gövdelerini mermilere siper eder; elleri olmadığı halde çiftliğin zor işlerinin üstesinden gelmeyi, hatta bir değirmen inşa etmeyi bile başarırlar. Ne yazık ki zaferleri yöneticiliğe soyunup gitgide 'insanlaşan' domuzların hırsları ve entrikaları tarafından gölgelenmeye mahkûmdur. Romanın alt başlığı 'Bir Peri Masalı'dır. Oysa bu bir peri masalı değildir fakat roman bir masal anlatımıyla yazılmıştır.

Katalonya'ya Selam

Orwell'in 1938'de yayımlanan Katalonya'ya Selam kitabında yazar bir POUM milisi olarak katıldığı İspanyol iç savaşını kendi gözünden anlatır. Katalonya'ya Selam İspanya'da faşizme karşı verilen savaşın yanı sıra Cumhuriyetçiler cephesindeki anarşistler ve komünistler arasındaki çatışmaları George Orwell'in bakış açısıyla ayrıntılarıyla anlatmıştır.

Francisco Franco'nun darbesine karşı İkinci İspanyol Cumhuriyeti'ne sadık Cumhuriyetçiler ile birlikte 26 Aralık 1936'da savaşa katılan Orwell savaşın arka planını kitapta çarpıcı bir biçimde ortaya koymuştur. Yazar milise katıldıktan hemen sonra ilk olarak bir POUM milisi olarak Zaragoza önlerindeki cephenin tam gerisine düşen Alcubierre'ye gönderilir. Cephedeki odun, mum, tütün ve en önemlisi de silah kıtlığı Orwell'i dehşete düşürmüştür. Silahların ve el bombalarının çoğu zaman patlamadığından söz eden yazar ayrıca cepheye on beş yaşındaki çocukların da gönderildiğini söyler. Kitapta bunlardan şöyle bahseder:

    Alcubierre'deki üçüncü sabahımızda tüfekler geldi. Kaba, koyu sarı çehreli bir çavuş, katır ahırında tüfekleri dağıttı. Bana verdikleri nesneyi görür görmez şok oldum. İmalat tarihi 1896 olan bir Alman mavzeriydi bu—yani yaşı kırktan fazlaydı! Kir pas içindeydi, süngüsü sıkışmıştı, tahta namlu mafhazası çatlaktı; üstelik tüfek ağzından içeri şöyle bir göz atmak tüfeğin paslandığını ve asla iflah olmayacağını keşfetmeye yeterliydi. Tüfeklerin çoğu eşit ölçüde kötüydü, bazısı daha bile beter durumdaydı. Ayrıca, en çok bilgi sahibi olana en iyi tüfekleri vermek gibi bir çaba da gözlenmiyordu. On yıllık olan en iyi tüfek, herkesin maricon (ibne) diye tanıdığı on beş yaşında, geri zekâlı bir ufaklığa verilmişti. Çavuş, tüfeğin nasıl doldurulacağı ve süngünün nasıl parçalarına ayrılacağından ibaret, beş dakikalık bir "talim" yaptı. Milislerin çoğu yaşamları boyunca ellerine hiç silah almamışlardı ve öyle zannediyorum ki pek azı nişangahın ne işe yaradığından haberdardı.

Ayrıca Orwell savaşta Huesca cephesindeyken Franco ordusuna mensup bir keskin nişancı tarafından boynundan vurulmuş ve uzun bir süreliğine ses kaybına uğramıştır. Cumhuriyet cephesindeki bölünmeler, POUM milislerinin düşman veya ajan ilan edilmesi, Orwell'in aylardır cephede ve İspanya'da yaşadıkları onda İngiltere'ye geri dönme isteği uyandırmış, bu yaralanmayı bahane ederek terhis olmuştur. 23 Haziran 1937'de karısıyla birlikte Barselona'dan Paris'e hareket eden trene binerek İspanya'dan ayrılmıştır.

Kitabın ilk baskısı 1938'da İngiltere'de yayınlanmıştır. Açık ve çarpıcı içeriği sebebiyle yayınlandığı dönemde gözlerden uzak tutulmak istenen eser, 1952 tarihine kadar ABD'de yayınlanmamıştır. Orwell'in ise yaşamı boyunca görebildiği, yayınlanan tek çeviri 1948 yılındaki İtalyanca çeviridir.

Görüşleri

Dini görüşleri

Orwell, kendini hümanist ve ateist olarak tanımlayıp dinler üzerine yoğun eleştirileri olsa da, yaşamı boyunca İngiltere Kilisesine aktif şekilde katılmıştır. Orwell ayrıca sık sık İncil edebiyatı okurdu. İngiliz Kilisesinin dua kitabından hafızasından alıntı yapabiliyordu. İki evliliğini de Anglikan hukukuna göre yapan Orwell, cenazesinin de Anglikanizme uygun yapılmasını istemişti. Fakat bunlara rağmen Orwell’in dinden bu kadar uzak olmasıysa, onun İncil ve ruhaniyete bu kadar ilgili olmasıyla bağdaştırılır. Orwell otobiyografisinde “14 yaşına kadar Tanrı’ya ve onun dediği iddia edilen şeylere körü körüne inandım, fakat onu sevmediğime tamamen emindim” der.

Orwell, yaşamı boyunca çoğunlukla Hristiyanlığa olmak üzere dinlere yönelik eleştirileriyle tanındı. İnsanların yaşamına bu kadar etkisi olan kilisenin halktan bu kadar kopuk olmasını bencillik olarak nitelendiriyordu. Eton’daki yıllarında da Hristiyanlığa şüpheci yaklaşımıyla tanınan Orwell, bazı çevrelerce "anti-Katolik" olarak nitelendiriliyordu. Evelyn Waugh, Orwell’in çok ahlâklı ve adalete sonuna kadar saygılı bir insan olduğunu fakat yaşamına hiçbir şekilde dini yaklaştırmamaya çalıştığını yazmıştı.

Politik görüşleri

Orwell’in statükonun tutucu politik dayatmalarına karşı geldiği kamuoyunca bilinse de kendisi, aile değerleri ve İngiliz kültür ve geleneklerine bağlı biriydi. Kitaplarında kendi görüşlerine de eleştirilerde bulunan Orwell; Papazın Kızı'nda kentli yaşamını, Aspidistra'da orta sınıf kompleksini, Burma Günleri'nde kolonyal geçmişini, Wigan İskelesi Yolu'nda ise sosyalist yoldaşlarını eleştirdi. Adelphi’deki yazılarında kendisine anarşist Tory diyerek kendisinin anarşist olmasına karşın bir İngiliz muhafazakârından farksız olduğunu söyleyip kendisini tiye aldı. İlk yazılarında sanattaki sansürü eleştiren Orwell, bunu püriten orta sınıfın ahlâki ve muhafazakâr değerlerinin aristokrat sınıftan daha yüksek olmasına bağlamıştır. Le Progrès Civique gazetesinde ise kendisi de kolonyal Burma doğumlu olan Orwell, Raj’daki İngiliz emperyal yönetiminin istibdatçı ve despot yönetimine sert eleştirilerde bulunmuştur.

İspanyol İç Savaşı

Orwell’in sosyalist düşüncesine etkide bulunan en önemli olaydan biri İspanya İç Savaşı'dır. 8 Haziran 1937’de Cyril Connolly’e Barselona’dan yazdığı mektupta yaşamında ilk kez sosyalizmi gerçekten yaşadığını ve ona inandığını söylemiştir. Sol anarşist ve anarko-sendikalist topluluklar ve komünlerin başarısına ve gerçekliğine Katalonya’da ilk elden şahit olan George Orwell, bu liberteryen sosyalist politik çevrelerin Sovyetler Birliği tarafından desteklenen totaliter komünist, Stalinistler tarafından bastırıldığına tanıklık etmiş ve Birleşik Krallık’a bir anti-Stalinist olarak dönmüştür. O günden itibaren özgürlükçü çizgisini öne çıkaran Orwell, liberteryen ve demokratik sosyalizmin bir savunucusu olarak Britanya Bağımsız İşçi Partisine üye oldu. Kendisini asla bir Troçkist olarak tanımlamasa da Troçki’nin ve Troçkist çevrelerin Sovyetler Birliği’nin komünizmi totaliteryen bir şekilde yorumlaması ve baskıcı bir rejim sergilemesine karşı sert eleştirilerini destekleyen Orwell, anarko-komünistlerin bireysel özgürlük çağrılarının da büyük bir destekçisi olmuştur. Biyograf John Newsinger’a göre ise Orwell, Sovyetler Birliği’nin komünizmi yorumlayışını asla kabul etmese de sosyalist federal bir Avrupa hayal eden bir sosyalistti.

İkinci Dünya Savaşı

Nazi Almanyasının Münih Antlaşması ile birlikte saldırganlaşmaya başladığı dönemde George Orwell, savaş karşıtı bir tutum takındı. İngiltere’nin Almanlarla büyük bir savaşa girişmesine tamamen karşıydı ve Almanya'ya karşı saldırgan davranılmaması gerektiğini savunuyordu, fakat bu tutumunu Molotov-Ribbentrop Paktı’nın imzalanması ve Polonya’nın bölüşülmesinin ardından değiştirdi. Paktın imzalanmasının ardından hâlâ savaş karşıtı bir tutum sergileyen partisinden ayrıldı ve kendisini "devrimci bir vatansever" olarak adlandırmaya başladı. Aralık 1940’ta İşçi Partisine yakın Tribune gazetesinde yazan Orwell, savaş döneminde her devrimcinin vatansever, her vatanseverin ise devrimci olması gerektiğini dillendirdi. Ayrıca Orwell, ülkesinin Sovyetler Birliği ile müttefik olmasına da karşıydı ve olası bir İngiliz-Sovyet ittifakının savaştan sonra dünya barışını sağlayacağına inanmadığını belirtti.

Savaş sonrası

Orwell, savaş sonrasında Tribune dergisinin yazı kuruluna katıldı ve yaşamına İşçi Partisi destekçisi bir liberteryen ve demokratik sosyalist olarak devam etti. Savaş sonrasında İşçi Partisinin sosyalist bir partiden sosyal demokrat bir partiye doğru evrilmesi Orwell’in politik görüşlerinin de daha reformist, ilerici, daha az radikal bir hâl almasını sağladı. Orwell’in sosyalist düşünceleri bazı çevrelerce komünizme yoruldu, öyle ki hakkında komünist örgütlerle bağlantıları olduğu iddia edilerek 20 yıldan başlayan hapis istemleriyle davalar açıldı fakat MI5, Orwell’in komünistlerle bir bağlantısı olmadığını belirtti.

Antikomünizm ve antisovyetizm

Orwell 1949’da İşçi Partisi hükûmeti tarafından Sovyet yayılmacılığı ve komünizmle ideolojik mücadele amacıyla kurulan, Dış İşleri Bakanlığı Bilgi Araştırma Dairesinde (IRD) çalışmaya başlayan arkadaşı Celia Kirwan’a Sovyetler Birliği ve/ya da Büyük Britanya Komünist Partisi sempatizanı oldukları ve dolayısıyla bu konularda görev verilmeye uygun olmadıklarını düşündüğü aydın ve sanatçılardan oluşan 38 kişilik bir liste vermişti. Bu liste ancak 2003 yılında ortaya çıkmış, The Guardian gazetesinde yayımlandıktan sonra belgenin aslı dış işleri bakanlığınca da açıklanmıştı. Bu nedenle komünistler tarafından eleştirilerek "antisovyet tavrıyla emperyalizme hizmet ettiği" iddia edilmiştir.

Cinsel görüşleri

Orwell, cinsel kimlikler üzerindeki baskıyı 1984 kitabında satirik bir şekilde konu almıştır. 1984’teki baskıcı yönetimi romantik ve cinsel ilişkilere bile karşı çıkan, yapay döllemeyi sonuna kadar destekleyen bir şekilde detaylandıran Orwell, buna rağmen zamane orta sınıf devrimcilerinin cinsel yönelimlere karşı olan özgürlükçü tutumunu eleştirmiş, aleni bir şekilde kendisinin homofobik olduğunu da dile getirmiştir. Homoseksüel ve biseksüel solcu düşünürlerle “nonoş solcular” veya “muhallebi çocukları” şeklinde çokça kez dalga geçen ve onları tiye alan Orwell, Aspidistra kitabında da homofobik yorumlar kullanmıştır.

Son yılları

Orwell, II. Dünya Savaşı boyunca Observer gazetesinde çalışmış; 1945 yılında eşi Eileen Blair'i başarısız bir ameliyat sonrasında kaybetmiş, ölümünden kısa bir süre önce hastane yatağında Sonia Orwell (evlilik öncesi soyadı Brownell) ile evlenmiştir. Hayvan Çiftliği'nden sonra epey üne kavuşsa ve maddi sıkıntıları sona erse de yoksulluk günlerinde tutulduğu verem hastalığı yaşamının son döneminin büyük bölümünü hastanelerde geçirmesine yol açmıştır.

21 Ocak 1950 günü sabahın erken saatlerinde akciğerinde bir damarın patlaması üzerine Londra'da son aylarını geçirdiği University College Hospital 'da ölmüş, ardında 10 adet kitap ve sayısız makale bırakarak yaşamı henüz 46 yaşındayken noktalanmıştır.

1 Ocak 2021 itibarıyla, ölümünün ardından 70 yıl geçtiğinden eserlerinin telif hakları sona ermiştir.

Bazı eserleri

Dış bağlantılar

Kaynakça

George Orwell: İlk yapıtları, İspanya İç Savaşı ve Orwell, Aspidistra  Commons'ta dosyalar George Orwell: İlk yapıtları, İspanya İç Savaşı ve Orwell, Aspidistra  Vikisöz'de alıntılar

Tags:

George Orwell İlk yapıtlarıGeorge Orwell İspanya İç Savaşı ve OrwellGeorge Orwell AspidistraGeorge Orwell Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell Katalonyaya SelamGeorge Orwell GörüşleriGeorge Orwell Son yıllarıGeorge Orwell Bazı eserleriGeorge Orwell Dış bağlantılarGeorge Orwell KaynakçaGeorge Orwell20. yüzyılBig BrotherBin Dokuz Yüz Seksen DörtDemokratik sosyalizmKomünist partiLondraMotihariSovyetler BirliğiStalinizmTotalitarizmTroçkizmİngiliz edebiyatı

🔥 Trending searches on Wiki Türkçe:

Arka Sokaklar (dizi)I. Dünya SavaşıNaim SüleymanoğluAli Sami Yen Spor KompleksiNefise Karatay25 NisanNokta2002 Türkiye genel seçimleriTürkiye'deki bankalar listesiİlber OrtaylıOsmanlı padişahları listesiDersim İsyanıYavuz AğıralioğluOkey 101Bahadır YenişehirlioğluPlatonHasan Âli YücelAbbâsîler2024 Türkiye Kupası finaliNuri ŞahinJosef StalinDinozor31 Mart VakasıMısırNecmettin ErbakanMuhammed'in Mekke dönemiI. Gülbahar HatunPregabalinM9 (İstanbul metrosu)İstanbul'da 2024 Türkiye yerel seçimleriCemal SüreyaHollandaAlâeddin Bey (Osman Gazi'nin oğlu)CumhuriyetAnilingusŞener ŞenAgnostisizmTürkan Şoray15 Temmuz Darbe GirişimiCoğrafi keşiflerFernando MusleraAziz NesinTürkiye'deki bakanlıklarSurvivor Ünlüler - GönüllülerHicrî takvimAbdullah ÇatlıYapay zekâFransaİstanbul'un FethiTürkiye'de 1 Mayıs İşçi BayramıDemokratik Sol Partiİsmet İnönüÖnder AksakalMahsun J2024 Türkiye yerel seçimleriArşimetSevr AntlaşmasıDört HalifeTürkiye demografisi2023 Türkiye genel seçimleriSaid NursîNüfuslarına göre büyük şehirler listesiUno (kart oyunu)Kanal DErmeni KırımıKudüsİntihar yöntemleriAhmet Necdet SezerM5 (İstanbul metrosu)Aziz SancarRobert OppenheimerTürkiye KupasıNasreddin HocaASurvivor TürkiyeTürkiye'de yetiştirilen tarım ürünleriBüyük Selçuklu İmparatorluğuHititlerCumhuriyet Halk Partisi genel başkanları listesi🡆 More