Büyük Selçuklu İmparatorluğu

Büyük Selçuklu İmparatorluğu veya Selçuklu Devleti (Eski Anadolu Türkçesi: سلچوقلو دولتی, romanize: Selçuklu Devleti), Orta Çağ'da Oğuz Türklerinin Kınık boyu tarafından kurulan Türk, Sünni Müslüman bir imparatorluk.

Selçuklular Hindukuş Dağları'ndan Batı Anadolu'ya ve Orta Asya'dan Basra Körfezi'ne kadar uzanan geniş bir alanı kontrol ettiler. Aral Gölü yakınında güç kazandıktan sonra ilk olarak Horasan'ı ele geçiren Selçuklular, buradan İran içlerine doğru ilerledi ve ardından Anadolu'daki şehirleri kontrol altına aldı.

Büyük Selçuklu İmparatorluğu
سلچوقلو دولتی (Eski Anadolu Türkçesi)
Selçuklu Devleti
1037-1157
{{{arma_açıklaması}}}
Arma
Büyük Selçuklu İmparatorluğu
Melikşah'ın ölümünden sonra, 1090 dolaylarında, Selçuklu İmparatorluğu. Dönem ismiyle Küçük Asya, Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı Süleyman Kutalmış'ın bağımsız yönetimi altındaydı ve Bizans İmparatorluğu ile savaş halindeydi. Doğuda Karahanlı Devleti, yarım yüzyıl boyunca, vassal bir devlet oldu.
Başkent
Nişabur (1037–1043)
Rey (1043–1074)
İsfahan (1074–1118)
Merv (1118-1157)
Yaygın dil(ler)
Resmî din
Sünni İslam (Hanefi)
HükûmetBağımsız Sultanlık
Sultan 
• 1037–1063
I. Tuğrul (ilk)
• 1117/1118–1157
Ahmet Sencer (son)
Tarihçe 
• Kuruluşu
1037
• Tuğrul Bey'in devlet sistemini oluşturması
1037
1040
1071
1095-99
• Dağılışı
1157
Yüzölçümü
1080 tah.3.900.000 km2
Öncüller
Ardıllar
Büyük Selçuklu İmparatorluğu Oğuz Yabguluğu
Büyük Selçuklu İmparatorluğu Bizans İmparatorluğu
Büyük Selçuklu İmparatorluğu Gazne Devleti
Büyük Selçuklu İmparatorluğu Büveyhîler
Büyük Selçuklu İmparatorluğu Kakuyiler
Anadolu Selçukluları Büyük Selçuklu İmparatorluğu
Irak Selçukluları Büyük Selçuklu İmparatorluğu
Kirman Selçukluları Büyük Selçuklu İmparatorluğu
Harezmşahlar Büyük Selçuklu İmparatorluğu
Salgurlular Büyük Selçuklu İmparatorluğu

Büyük Selçuklu İmparatorluğu, Tuğrul Bey (1016–63) tarafından 1037'de kuruldu. Tuğrul'u büyüten dedesi ve Oğuz Yabgu Devleti'nde yüksek makam sahibi olan Selçuk Bey, adını hem ülkeyi yöneten hanedana hem de imparatorluğa verdi. Devlet kurulduktan kısa süre sonra İslam dünyasının merkezi otoriteden yoksun parçalanmış siyasi haritasını birleştirdi ve daha sonra Haçlı Seferlerinin birinci ve ikincisinde kilit rol oynadı. Dili ve kültürüyle yoğun bir şekilde İranlılaşan Selçuklular, Türk-İran geleneğinde büyük bir gelişme sağladı ve İran kültürünü Anadolu'ya taşıdı. Türk boylarının ele geçirilen yerlerde devlet otoritesini artırmak gibi siyasi amaçlar doğrultusunda devlet yöneticileri tarafından ülkenin kuzeybatısına yerleştirilmesi ile bu bölgelerde Türkleştirme süreci başladı. Gittikleri bölgelere Türk kültürünü yayan Selçuklular beraberinde İslam dinini de Anadoluya yaydı.

Kökeni

Kınık boyu, Orta Asya'daki 24 Oğuz boylarından biridir. Bu boyun, Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun çekirdeğini oluşturan boy olduğu konusunda tarihçiler ittifak halindedir. Devlete ve hanedana adını veren Selçuk Bey'in bilinen en eski atası babası Dukak'dır. Dukak Oğuz Yabguluğu'nda sü-başı (ordu/birlik komutanı) olarak görev yapmış ve daha sonra adı kaynaklarda "Salcuk", "Salçuk", "Selcük", "Sarçuk" gibi farklı şekillerde yazılan oğlu Selçuk bu göreve gelmiştir. Selçuk Bey'in torunları Tuğrul ve Çağrı Bey'in kurduğu devlet devrin kaynakları tarafından, onun adına nisbetle Selçukıyân, Salâcıka veya Â-li Selçuk (Yüce Selçuklu) olarak verilir. Yusuf Yınal ve Arslan Yabgu'ya tabi Türkmenler ise Yınallılar (Yınâliyân) ve Yabgulular olarak kayıtlara geçmiştir. Oğuz Yabgularının Hazar Kağanlığı veya Karahanlılar'a bağlı oldukları ileri sürülür. Oğuzların Karahanlılar ile bazen mücadele bazen de ittifak halinde bulundukları ve onlara paralı asker olarak hizmet ettikleri tespit edilmiştir. Selçuk Bey'in oğullarına Mikail, İsrail, Musa, Yusuf gibi isimler vermesi nedeniyle de Hazarlara bağlı ve Musevi oldukları ileri sürülmektedir, fakat günümüzde genel kabul gören görüş bu isimlerin Hazarlar ile yapılan ticari ve kültürel ilişkilerin bir sonucu olduğudur.

Kuruluş

Büyük Selçuklu İmparatorluğu 
Dandanakan Savaşı

10. yüzyılın ikinci yarısında, Kıtaylar Moğolistan'dan çıkartılınca Kıpçak boy birliği dağıldı ve Oğuzlar kuzey komşuları olan Türk boylarının birleşmesi ve göçleri sebebiyle ciddi baskıya maruz kaldılar. Bu da Yabguların otorite ve güçlerini etkilemeye başladı. Bu etki ve belki de bazı kaynaklarda belirtilen Selçuk Bey'in iktidar mücadelesine girdiği Yabgu karşısında başarılı olamaması sonucu (tahminen 960~985) Selçuk Bey boyu ile beraber Maveraünnehir yönüne göç ettiler ve yine bir Yabgu'ya bağlı Cend'e yerleştiler. Bu bölge o sıralarda özellikle Samaniler tarafından yoğun biçimde islam propagandası uygulanan bir bölgeydi ve Selçuk Bey de ailesi ile İslamiyeti seçti. İslamiyeti seçmesinden kısa süre sonra etrafındakiler ve özellikle silahlı Oğuzlar onun önderliğinde toplandılar. Bu göçebe topluluk Karahanlılara ve Samanîlere savaşlarda asker vererek karşılığında geniş otlaklar elde etti ve Samanîler Devleti'nin yönetiminde söz sahibi oldu. Samanîler Devleti yıkılınca Selçuk Bey, Müslüman halkıyla birlikte Horasan bölgesine yerleşti. Selçuk Bey'in 1009'da ölümünden sonra daha da güneye indiler.

Selçuk Bey'in oğlu Arslan Bey'in yönetiminde, Karahanlıları ve Gaznelileri endişelendirecek kadar güçlendiler. Arslan Bey'in Gaznelilerce tutuklanması ve 1032'de ölmesinden sonra, Selçuk Bey'in torunları Tuğrul Bey ve Çağrı Bey bağımsızlıklarını elde etmeye giriştiler. Selçukluların teşkilatlı devlet düzenine girmesi bu dönemde oldu. Devletin ilk yöneticisi Tuğrul Bey'di. Selçuklular 1035'te büyük bir Gazneli ordusunu yenerek Horasan içlerine doğru ilerlediler. 1037'de de, bugünkü Türkmenistan'da yer alan Merv kentini ele geçirdiler. 1040'da Dandanakan Muharebesi'nde Gaznelileri ikinci kez yendiler ve Nişabur kentine girerek bağımsızlıklarını ilan ettiler. Tuğrul Bey sultan sanıyla hükümdar ilan edildi ve Büyük Selçuklu Devleti de böylece kurulmuş oldu.

Ordu

Devletin temeli olan ordu, hassa ordusu ve tımarlı sipahilerden meydana geliyordu. Sarayda özel olarak yetiştirilip doğrudan sultana bağlı olan Gulamân-ı Saray askerleri çeşitli milletlerden seçilirdi. Bunlar senede dört defa maaş alırlardı. Selçuklular, askerî iktalar sayesinde maaş ödemeden bir orduyu beslemiş, mühim bir Türkmen nüfusunu toprağa ve devlete bağlayarak iskân etmişti. Bu sayede üretimin artmasını, halk ile hükûmet arasında yeni askerî ve idari bir kadronun kurulmasını temin etmişti. Bin süvariden fazla asker besleyen ikta sahipleri vardı. Büyük Selçuklularda ordu mevcudu 400.000'e kadar çıktı. Bunun 46.000'i merkezde, geri kalanı devletin diğer bölgelerine dağılmış durumdaydı. İkta sistemiyle ülke menfaatlerini ahenkleştirip kudretli askerî ve idari teşkilata sahip oldular. Aynı sistem Osmanlıları da etkiledi. Halk arasından Haşer denilen ücretli askerler de alınırdı. Ayrıca gönüllü Gâziyân ve çeşitli askerî sınıflar da vardı.

Hassa ordusu

Hassa ordusu melik, vali, vezir ve diğer yüksek rütbeli devlet memurlarının emri altında, her an harekete hazır askerler olup maaş alan ordu mensuplarıdır.

Sipahiler

Tımarlı Sipahiler, süvari kuvvetlerinden oluşan sipahi ordusu mensuplarından her biri, ülkenin çeşitli bölgelerinde kendilerine tahsis edilen toprakların (ikta=dirlik) gelirlerinden geçimlerini sağlıyordu.

Tarihi

Dandanakan'ın muzaffer başkumandanlarından Çağrı Bey, zafer sonrasında verilen toy yâni büyük ziyafette üstün idarecilik vasfı ve keskin siyâsî zekâsını takdir ettiği kardeşi Tuğrul Bey'i Büyük Selçuklu Devleti Sultânı îlân etti. Merv başşehir yapıldı. Toplanan kurultayda feth edilecek yerlerle idareciler tespit edildi. Ceyhun ile Gazne arasındaki bölge Çağrı Bey'e, Bust-Sistan havalisi Mûsâ Yabgu'ya, Nişâbur'dan îtibâren bütün batı bölgeleri Tuğrul Bey'e verildi. Çağrı Bey'in oğlu Yâkutî ile İbrahim Yınal, batı cephesinde vazife aldılar. Hanedandan Arslan Yabgu'nun oğlu Kutalmış, Gürcan ve Damgan'a, Çağrı Bey'in oğlu Kara Arslan Kavurd ise, Kirman havalisine tâyin olundular. Vazife taksiminin ardından kısa zamanda; kuzeyde Hârezm dâhil, Mâverâünnehr, Sistân, Mekrân bölgesi, Kirman ve civarı, Hürmüz Emirliği, hattâ Arabistan Yarımadası'nda Umman ve dolayları ile Gürcan, Bâdgis, Huttalân tamamen zapt edildi. Tuğrul Bey, Taberistân, Kazvin, Dehistân, İsfehan, Nihâvend, Rey ve Şehrezur'u alarak devletin sınırlarını genişletti. Büyük Selçuklu Devleti Gence ve Ani şehirlerini ele geçirmeden önce bölgeyi Şeddâdîler hakimiyeti altında tutuyordu. 1046'da Gence, 1048'de Erzen, Karaz, Hasankale, Erzurum ve havalisindeki Gürcü, Ermeni ve Bizans orduları mağlûbiyete uğratıldı.

Henüz yeni kurulan devlet kısa zamanda, Büveyhîlerin işgalindeki Bağdâd hâriç, bölgedeki bütün İslâm topraklarına hâkim oldu. Sultan Tuğrul, Büveyhîlerin işgalindeki halifelik merkezi olan Bağdâd'ı kurtarmak için Abbasî halîfesi el-Kâim bi-Emrillah'ın daveti ile 17 Ocak 1055'te Bağdat'a girdi. Halîfenin, âlimlerin ve sünnî müslümanların büyük hüsn-i kabulüyle karşılanan Tuğrul Bey, Büveyhî hükümdarlığını yıkarak Abbasî halifeliğini yeniden ihya etti. İslâm âleminin takdirini kazanıp, büyük iltifatlara kavuştu. Halîfeliğe karşı yapılan Fatımî saldırılarını bertaraf etti. Halîfelik makamına ve Bağdâd şehrine hizmetinden dolayı 25 Ocak 1058'de Tuğrul Bey'e iki altın kılıç kuşatan halîfe, onu; doğunun ve batının hükümdarı îlân etti. Selçuklu sultânının, halîfe tarafından "Dünyâ hakanı" îlân edilmesi, Türklere büyük itibâr kazandırdığı gibi, Alplik ruhunu okşayarak islam dîninin cihâd emrine daha fazla sarılmalarına yol açtı. Aynı sene Tuğrul Bey, tahrikler sebebiyle isyan eden üvey kardeşi İbrahim Yınal'ı cezalandırdı. Çağrı Bey, yetmiş yaşlarında 1060'ta, Tuğrul Bey ise, 1063'te yetmiş yaşında öldü. Tuğrul Bey, devletini sağlam temeller üzerine oturtarak, sınırlarını Ceyhun'dan Fırat'a kadar genişletti. Anadolu üzerine yaptırdığı akınlarla, Bizans idaresinde bulunan bölgenin Türk yurdu olması için ilk harcı koydu.

Büyük Selçuklu İmparatorluğu 
İran'da bulunan bir Büyük Selçuklu Devleti askeri Figürü. (Metropolitan Müzesi)

Tuğrul Bey'in oğlu olmadığından, Çağrı Bey'in oğlu Alp Arslan Selçuklu Devleti sultânı oldu. Başa geçer geçmez amcasının veziri Amîd-ül-mülk'ü görevden alarak, yerine Nizâm-ül-mülk'ü tâyin etti. Sultan Alp Arslan, tahta geçmek iddiasında bulunan diğer rakiplerini bertaraf ettikten sonra, batıya yönelerek fetihlere başladı. Kafkaslardan dolaşıp mahallî küçük krallıkları itaati altına aldı. Doğu Anadolu'nun Kuzeydoğu ucundaki meşhûr Ani kalesini 1064'te feth ederek, 16 Ağustos 1064'te Kars'a girdi. Ani, Hristiyan âleminin kutsal yerlerinden biri idi. Bu fetihler İslâm âleminde büyük sevinç kaynağı oldu ve Halîfe Kâim bil-Emrillah, Sultan'a, fetihler babası yâni çok feth eden mânâsına gelen Ebü'l-Feth lakabını verdi. Sultan, 1065 senesi sonlarında doğuya yönelerek Üstyurd ve Mangışlak taraflarına yürüdü. Başarı ile biten seferin sonunda; ticâret yollarını vuran Kıpçak ve Türkmenler itaat altına alındı.

Alp Arslan, 1067 senesinde Kirman melîki olan kardeşi Kavurd'un isyanı ile karşılaştı. Bu isyanı kısa sürede bastırdı (Bkz. Kirman Selçukluları). Öncelikle Müslümanlar arasında birliğin te'minini arzu eden Sultan Alp Arslan, Bahreyn taraflarındaki Karmatî sapıkları ve Önasya'daki Şiî-Fâtımî kalıntılarını temizlemek için harekete geçti. Şiî-Fâtımî sultanının İslâm ülkeleri üzerinden kalkmakta olduğunu gören Mekke şerîfi, Alp Arslan'a itaatini arz ederek, hutbeyi Abbasî halîfesi ve Sultan Alp Arslan adına okumaya başladı. Doğu ve Batıda sistemli bir şekilde yapılan fetih hareketleri; 1067 senesinde Anadolu'da başlatılan yıpratma ve yıldırma akınları, 26 Ağustos 1071'deki Malazgirt muharebesine kadar devam etti. Malazgirt zaferiyle Büyük Selçuklulara kapıları açılan Anadolu, Türkiye Türklerinin istikbâldeki yurdu durumuna girdi. Malazgirt Zaferi sonrasında, Bizans imparatoru Diogenes ile yapılan antlaşma, tahttan indirildiği için tatbik edilemedi. Sultan Alp Arslan, antlaşmanın silah zoruyla tatbikini kumandan ve beylerine emrederek, bütün Anadolu'nun fethini istedi. Selçuklu emrindeki Türkmen boyları, Orta Asya'dan batıya sevk edilerek, Doğu Anadolu'daki Bizans hududuna gönderildi. Selçukluların gaza akınlarına mukavemet edemeyen Bizans kale ve garnizonları Türklerin eline geçti. Türk akınları Marmara Denizi sahillerine kadar uzandı ve fethedilen Anadolu, iskân edildi. Anadolu'nun Türkleşip, İslâmlaşması için gerekli bütün tedbirler alındı. Sultan Alp Arslan, çıktığı Mâverâünnehr seferinde, esir alınan bir kale kumandanı tarafından şehîd edildi. Türk târihinin büyük sultanlarından olan Alp Arslan, enerjisi, disiplini, yiğitliği ve adaleti ile temayüz etmişti.

Sultan Alp Arslan öldüğünde, devlet toprakları, doğuda Yaşgar'dan, batıda Ege kıyıları ve İstanbul boğazına, kuzeyde Hazar-Aral arasından, güneyde Yemen'e kadar olan bir bölgeye yayılmıştı.

Alp Arslan'ın yerine oğlu ve veliahdı Melikşâh, Büyük Selçuklu Devleti sultânı oldu. Sultanlığını tanımayan amcası Kavurd ile Kerez'de yapılan savaşı kazanan Melikşâh birkaç gün sonra Kavurd'un ölümü ile devlet içinde asayişi kısa sürede sağladı. İçişlerini hâlleden Melikşâh, taht mücâdelesinden faydalanarak Selçuklu hudutlarına hücûm eden Gazneliler ile Karahanlılara karşı sefere çıktı. Bu sırada Karahanlı Şemsülmülk Nâsır'ın mektubunu aldı ve elçisini kabul etti ise de, hareketinden vazgeçmedi. Tirmiz'i muhasaraya başladı. Emir Savtiğin'in ikmâl yollarını kesmesi, şehrin düşerek Sultan'ın başarıya ulaşmasına ve Şemsülmülk'ün sulhu kabul etmesine sebep oldu. Gaznelilere karşı, Emîr Gümüştiğin ve Anuştiğin'i gönderdi. Gazneli hükümdarı İbrahim bin Mes'ûd, Melikşâh'ın başarılarının artması üzerine itaate mecbur oldu. Gönderdiği elçilik heyeti ve hediyelerle iyi münâsebetler te'sis edildi. Sultan'ın kızı Gevher Hâtun'un, Gazneli veliahdı Mes'ûd bin İbrahim ile evlendirilmesi, iki devlet arasında çıkması muhtemel anlaşmazlığı önledi.

Doğu sınırlarını garantiye alan Sultan Melikşâh, babasının vezîri ve kendisinin de hocası olan sapık ve bâtınî akımlara karşı Sünnîliğin müdâfaası için [kaynak belirtilmeli] Nizâmiyye medreselerini kuran Nizâm-ül-mülk'den vezîrliğe devam etmesini istedi. Bu sayede Selçuklu Devletine ve İslâm dînine çok hizmet etmesine sebep oldu. Sultan Melikşâh çok hâlim-selîm, affedici, fakat devlet ve millet işlerinde ciddî, müstesna bir şahsiyetti. Devrinde bozkırlardaki Türk boylarını, bütün İran'ı, Arabistan'ı, Suriye ve Filistin'i, idaresi altına aldı. Anadolu'nun fethi üzerinde hassasiyetle durup, babasının vazifelendirdiği amcazadesi Kutalmışoğlu Süleyman Şah ve Türkmen beylerinden Alb İlig, Artuk Bey, Mansur, Dolat gibi komutanlarla fütuhatı sürdürdü. Selçuklu kumandanları, Bizans'ın Türklere karşı kurduğu ölmezler adlı askerî birlikleri mağlûb etti. Artuk Bey, Bizans kuvvetlerini 1074'te Sapanca çevresinde mağlûb ederek, yüz binden fazla Türk, İzmit'ten Üsküdar'a kadar olan sahaya yerleşti. Kutalmışoğlu Süleyman Şah, güneydoğu harekâtıyla, Adana dolaylarını feth etmekle meşguldü. Fırat'ı geçerek Çukurova, Maraş, Tarsus, Antep ve Urfa'ya dağılan Ermeni ve ücretli frank askerlerini Antakya'da, Gümüştiğin de Nizip, Âmid ve Urfa civarında Bizans kuvvetlerini mağlûb ettiler. Artuk Bey, Sultan Melikşâh'ın emriyle Doğu harekâtını idare etti. 1074-1077 seneleri arasında Sivas, Tokat, Çorum havalisini, Yeşilırmak ve Kelkit havzalarını ele geçirdi. Artuk Bey'den sonra yerine Danişmend Gazi geçerek, Amasya ve civarını Karadeniz'e kadar aldı. Mengücük Gazi, Şarkî Karahisar, Erzincan ve Divriği havalisini; Ebü'l-Kâsım da, Erzurum ve Çoruh bölgesini fethetti. Orta, Kuzeybatı ve Batı harekâtını Süleyman Şah idare edip, Bizanslılar ile mücâdele ve onların âsî kumandanları ile ittifak yaptı. Bizanslılar, Balkanlar'daki iktidar mücâdelesi ve iç hâdiseler üzerine Selçuklulardan yardım istediler. Yardım talepleri Selçukluların menfaatleri doğrultusunda karşılandı. Süleyman Şah, İznik'e yerleşerek, bu şehri Türkiye Selçukluları Devleti'nin merkezi yaptı. Selçuklular, Anadolu'da sahil şehirleri dışında Toroslar ve Çukurova'dan Üsküdar'a kadar bütün bölgeye yerleştiler. Bu durum karşısında Avrupalılar Çin'e elçilik hey'eti göndererek, Selçukluların doğudan tazyik edilmesini istediler. Ancak müracaatları netîcesiz kaldı. Süleyman Şah, 1082-1083 senelerinde Bizanslıların elinde olan Adana ile Tarsus, Misis, Anazarba ve bölgedeki diğer yerleri zapt etti. 1085'te Suriye'nin kilit şehri Antakya'yı bir baskınla fethetti. Antakya'nın en büyük kilisesini camiye çevirip, fetih şükrânesi olarak yüz yirmi müezzinin okuduğu ezandan sonra Cum'a namazını burada kıldı. Diyarbekir bölgesinin fethi için Selçuklu seferleri, Fahrüddevle Cüheyr'in İsfehân'a gelmesiyle başladı. Fahrüddevle, buradaki şiî îtikâdlı Karmatîlerin yola sokulması için hareket eden Artuk Bey ve bağlı kuvvetlerle beraber Diyarbekir'e doğru yola çıktı. Şehrin muhasarası sırasında Selçuklu ordusundaki Arab unsurların şehrin müdâfilerinin içindeki Araplarla savaşmaya yanaşmamaları, ordudaki Türkmen beylerini güç durumda bıraktı ise de, Arablardan müteşekkil kısım, bölgede bulunan diğer şehirlerin fethine me'mûr edildi. Fahrüddevle'nin kumandanlığındaki birlikler, çevredeki Mardin, Hasankeyf, Cizre ve daha otuz kadar kaleyi ele geçirdi. Diyarbekir, Fahrüddevle'nin oğlu Zaimüddevle ve emrindeki kuvvetlerin 4 Mayıs 1085'te şehre girmesiyle düştü ve Mervânîler Devleti ortadan kalktı.

Büyük Selçuklu İmparatorluğu 
Büyük Selçuklu Sultanı ve Onur Kaftanının verilişi.(Jami' al-tawarih, 1314 (Edinburgh Üniversitesi)

Musul'un fethine me'mûr edilen Aksungur ve diğer Türkmen emirleri şehre harpsiz girdiler. Fethi müteakip Musul'a gelen Melikşâh, büyük bir merasimle karşılandı. Musul emîrliğine Şerefüddevle'yi tâyin etti.

Sultan Alp Arslan zamanından beri Suriye ve daha güneye yürüyen Selçuklu kumandanlarından Atsız, seferlerini Melikşâh zamanında da sürdürdü. Uzun süre muhasara ettiği Dımaşk'ı 1076 Mart'ında Selçuklu topraklarına kattı. Dımaşk'ın alınmasından sonra camilerde okunan Şiî-Fâtımî ezanını yasaklayarak Cum'a hutbesini Halîfe Muktedî ve Sultan Melikşâh adına okuttu. Daha sonra Selçuklu Devleti'nin "Fatımî Devleti'nin ortadan kaldırılması" politikasına uygun olarak, Mısır'a doğru sefere devam etti. Fakat muvaffak olamadı ve başarısızlığı Suriye emirliğinden alınmasına sebep oldu. Yerine Melikşâh'ın kardeşi Tâcüddevle Tutuş getirildi.

Sultan Melikşâh, Kutalmışoğlu Süleyman Şah ile kardeşi Tutuş'un Suriye'deki mücâdelesi üzerine 1086'da İsfehan'dan bölgeye hareket ederek bölgede asayişi yeniden te'sis etti. Haleb valiliğini Aksungur'a, Urfa'yı Bozan'a, Antakya'yı da Yağısıyan'a verdi. 1087 senesinde Sultan Melikşâh, Süveydiye kıyılarından Akdeniz'e ulaştı. Böylece Uzakdoğudan Ortadoğuya kadar hâkimiyet kurdu. Dönüşte hilâfet merkezi olan Bağdâd'ı ziyaret etti. Halîfe Müktedî tarafından iki kılıç kuşatıldı ve 25 Nisan 1087'de "Dünyâ hükümdarı" îlân edildi.

Selçukluların İslâm'a ve insanlığa hizmeti sayesinde kısa zamanda genişlemesi, düşmanlarını hızlı bir faaliyet içine soktu. Bizanslılar ve sapık fırkalara karşı mücâdele eden âlim ve kumandanlar suikastla öldürülüyordu. 1092 senesinde, önce Selçukluların meşhûr vezîri Nizâm-ül-mülk, Hasen Sabbah'ın fedailerinden bir bâtınî tarafından; arkasından Sultan Melikşâh Bağdâd'da zehirlenerek şehîd edildiler.

Melikşâh'ın ölümü ile başlayan saltanat mücâdelesinde Şam Meliki Tutuş, derhal sultanlığını îlân etti. Bu arada Melikşâh'ın hanımı Terken Hâtûnda küçük oğlu Mahmûd'u sultan ve torunu Ca'fer'i halîfenin veliahdı yapmak için bütün kuvvetiyle uğraştı ve 1092'de Mahmûd'un saltanatını îlân ederek, nâmına hutbe okutmaya muvaffak oldu. Yine bu arada taraftarlarıyla Rey'e çekilen Berkyaruk da sultanlığını îlân etti ve Terken Hâtun'un üzerine gönderdiği orduyu Burucerd'de bozguna uğrattı. Terken Hâtun'un Gence meliki İsmail'i tarafına çekmesi de bir fayda sağlamadı.

Terken Hâtun'un bir suikast neticesinde öldürülmesiyle saltanat mücâdelesi Tutuş'la Berkyaruk arasında kaldı. Tutuş, Rey üzerine yürüdü ise de 1093 yılında vuku bulan uzun mücâdeleler esnasında birçok emir Berkyaruk tarafına geçti. Bu sayede Berkyaruk karşısındaki orduyu bozguna uğrattı. Ayrıca Tutuş'un ölümü ile bütün rakiplerini bertaraf ederek adına Bağdâd'da hutbe okundu.

Büyük Selçuklu İmparatorluğu 
Sultan Berkyaruk.

Sultan Berkyaruk zamanında Selçuklu Devleti; a-Irak ve Horasan, b-Sûriye, c-Kirman, d-Türkiye Selçukluları olmak üzere dörde bölündü. Ayrıca Doğu Anadolu'nun çeşitli yerlerinde Türkmen beylikleri ve Atabeglikler ortaya çıktı. Berkyaruk, parçalanan Selçuklu İmparatorluğu'nu toplamaya başladığı bir sırada haçlı orduları da Suriye'ye geldiler. Berkyaruk, haçlılara ve onların Antakya muhasarasına karşı Kürboğa'yı ve Artuklu beylerini sefere me'mûr etti. Anadolu'dan geçen haçlılar, Suriye'ye vardıkları zaman sayıları oldukça azalmıştı. Ancak İslâm dâvasına ihanet eden Şiî-Fâtımîlerin, sünnî müslümanlara karşı haçlılarla ittifak etmeleri, ayrıca Suriye emirleri arasındaki emniyetsizlik ve rekabetler, Tutuş'un oğlu Dukak ile birlikte Suriye kuvvetlerinin haber vermeden çekilmesi, Frenklerin taarruza geçerek, Türkleri bozguna uğratmalarına sebep oldu. Netîcede ilerlemeye devam eden haçlılar, Antakya'dan bir sene sonra da Kudüs'ü işgal edip şehirde meskun olan yetmiş bin müslüman ve yahûdiyi hunharca katlettiler.

Bu arada Gence meliki ve kardeşi Muhammed Tapar, Berkyaruk'a saltanat iddiasıyla isyan etti. Berkyaruk, 1100 senesinde Sefîdrûd'da mağlûb olmasına rağmen, Muhammed Tapar'ı arka arkaya dört defa bozguna uğrattı. Ahlat'a sığınan Muhammed Tapar, buranın hükümdarı Sülemen'i ve Ani emîri Menuçehr'i hizmetine alarak yeniden savaşa hazırlandı ise de, Sultan Berkyaruk çok kan aktığını, memleketin harap, emir ve askerlerin yorgun olduğunu, hazînenin boş kaldığını, vergilerin tahsil edilemez bir hâle geldiğini ve nihayet İslâm düşmanlarına fırsat verildiğini beyân ederek, gönderdiği bir elçi ile, kardeşini barışa ikna etti. Böylece 1104'te Azerbaycan'da Sefîdrûd hudud olmak üzere Kafkasya'dan Suriye'ye kadar bütün vilâyetlerde Muhammed Tapar sultan tanındı. Bağdâd, Rey, Cibâl, Taberistan, Fars, Huzistan, Azerbaycan, Mekke ve Medîne'nin idaresi de Berkyaruk'da kaldı.

Selçuklu İmparatorluğu iki devlete ayrılmak suretiyle Türkiye ile birlikte üç Selçuklu sultânı ortaya çıktı. Lâkin bu durum çok sürmedi. Çünkü, Berkyaruk hastalıklı olduğu için 1104 senesinde yirmi altı yaşında iken öldüi. Sultan Berkyaruk, ülkesini düşünen ve milletinin refahı için çalışan bir kimse idi. Ancak kardeş kavgalarının, memleketin birlik ve beraberliğe en muhtaç olduğu bir döneme rastlaması Berkyaruk'u çok üzdü. Buna rağmen fırsat buldukça haçlı kuvvetleri üzerine asker sevk etmekten ve darbeler vurmaktan geri kalmadı.

Berkyaruk'un vefatıyla oğlu Melikşâh ile Muhammed Tapar saltanat mücâdelesine başladılar. Muhammed Tapar, Bağdat üzerine yürüyerek fazla zorluk çekmeden 1105'te tek başına sultan oldu. Önce kendisine karşı isyan eden amcasının oğlu Mengübars hâdisesini bastırdı. Daha sonra ülkede uzun zamandır karışıklık çıkaran, anarşiyi tahrik eden bâtınîlere karşı mücâdele etti. 1107'de bâtınîlerin merkezi olan Alamut kalesi kuşatıldı ve çok sayıda bâtınî öldürüldü. Selçuklular arasındaki karışıklıklardan istifade eden haçlılar, Birinci Haçlı Seferi sonunda Suriye'de haçlı devletleri kurmaya başladılar. Sultan Muhammed Tapar, bunların üzerine ordular gönderdi ise de, kumandanlar arasında tam anlaşma sağlanamadığından kesin sonuca gidilemedi. Sefer kumandanı Emir Mevdud, Şam Emevî Camii'nde bir bâtınî tarafından öldürüldü. Sultan, haçlılara karşı Aksungur'u kumandanlığa getirdi. Bu arada kardeşi Sencer'i Suriye ve Horasan'daki bâtınîlere karşı mücâdele etmekle vazifelendirdi. Alamut üzerine de bir ordu gönderdi. Sultan Muhammed Tapar'ın 1118'de vefatı sebebiyle bu fesad ocağı ortadan kaldırılamadı. Sultan Muhammed Tapar, ilim ve imar işleri ile de uğraşma fırsatı buldu. İsfahan'da yaptırdığı medresenin bahçesine defnedildi. İleri gelen devlet adamları, Muhammed Tapar'ın henüz küçük yaştaki oğlu Mahmud'u tahta geçirdilerse de, Melikşah'ın oğlu ve Horasan meliki olan Sencer, yeğeni Mahmûd'un sultanlığını kabul etmeyerek, saltanat iddiasında bulundu. 14 Ağustos 1119 tarihinde yapılan Save savaşını kazanarak sultanlığını ilan eden Sencer, yeğenine evlat muamelesi yaptı ve kendi hâkimiyetini tanımak şartı ile Rey hâriç, batı ülkelerinin hâkimiyetini ona bıraktı (Bkz. Irak Selçukluları). Sultan Sencer, batı işlerinden çok doğu ile uğraştı. Gaznelilerle savaştı. Karahanlıları kendisine bağladı. Zamanı, Selçukluların son parlak devri idi. Bu arada Selçuklu Devleti'ni iki büyük tehlike tehdid ediyordu. Bunlardan birisi batıdan Anadolu ve Suriye'ye saldırmakta olan haçlılar, diğeri doğudan gelen ve devletin doğu sınırlarını zorlayan Karahitaylar idi. Sultan yalnız bu ikinci tehlike ile uğraştı. Doğu Karahanlılar Devleti'ni yıkarak Seyhun boylarını zorlayan Karahitaylarla çarpışan Sencer, onlarla 10 Eylül 1141 senesinde yaptığı Katvan meydan muharebesini kaybetti. Bu muharebeden sonra Seyhun nehrine kadar olan topraklar Karahitayların eline geçti. Katvan meydan muharebesiyle Büyük Selçuklu Devleti tarihinde yeni bir devir başladı ve Selçuklu ülkesi müslüman olmayan Türk ve Moğol birliklerinin istilâsına uğradı.

Sultan Sencer'in bu mağlûbiyetinden istifade etmek isteyen Gûr hükümdarı Alâeddîn Hüseyin, yıllık vergiyi vermemek, sultanlık peşinde koşmak gibi davranışlarla Sencer'e olan tâbiliğinden kurtulmaya çalışıyordu. Zaten sınırlarını fazla genişletmesi, bölgenin kuvvet dengesini bozmakta ve bu durum Sultan Sencer'i endişeye düşürmekte idi. Büyük kuvvetlere sahib olan Gûrlular üzerine yürüyen Sultan Sencer, Haziran 1152'de yaptığı muharebede Gûr ordusunu mağlup ederek Katvan'da kaybedilen itibârı yeniden sağladı.

Gerileme ve Dağılma Dönemi

Melikşah'tan sonra sırasıyla başa geçen I. Mahmud (1092-1094), Berkyaruk (1094-1105), Müizzeddin Melikşah (1105-1105) ve Mehmed Tapar (1105-1118) dönemlerinde Büyük Selçuklu Devleti gücünü ve eyaletlerdeki merkezi denetimini giderek yitirdi. 1118'de tahta çıkan Ahmed Sencer'in ülke topraklarını yeniden birleştirme çabası da başarılı olduysa da devlet hiçbir zaman Melikşah dönemindeki sınırlarına ve otoritesine kavuşamadı. 1128 yılında Doğudaki Doğu ve Batı Karahanlı Devletine boyun eğdiren Karahitaylar Büyük Selçuklu Devleti ile komşu oldular ve Selçuklulara baskı yaratmaya başladılar. 1141 yılında Karahitay ve Selçuklu orduları arasındaki Katvan Savaşı'nda yenilgiye uğrayan Büyük Selçuklu Devleti hızlı bir dağılma sürecine girdi. Karahitayların devletin en verimli toprakları olan Maveraünnehir'i işgal etmeleri Büyük Selçuklu Devleti'nin ekonomisini ve ordusunu iyice sıkıntıya soktu. Sultan Sencer, giderek artan ekonomik buhran nedeniyle ayaklanan göçebe Oğuzlara 1153'te tutsak düştü. İki yıl sonra kaçarak kurtulduysa da ülkede iktidarını yeniden sağlayamadan 1157'de öldü. Büyük Selçuklu Devleti böylece sona erdi. Bu tarihten sonra Büyük Selçukluların toprakları büyük ölçüde Harzemşahların denetimi altına girdi.

Hanedan üyeleri yönettikleri bölgelerde bağımsız davranmaya başladılar. Daha önce bağımsızlıklarını ilan etmiş olan Selçuklu hanedanın kurduğu devletlerden yalnızca Anadolu Selçuklu Devleti, yüz yılı aşkın bir süre daha ayakta kalabildi. Ayrıca devletin gerilemesinin sebepleri arasında Haçlı Seferleri, Fâtımîler ile olan çatışmalar, Hasan Sabbah'ın Bâtınîlik propagandaları ve Oğuz boylarının ayaklanmaları sayılabilir. Bunun sonucunda ise Abbâsî halifeleri Selçuklu egemenliğinden kurtulmak için bir takım çalışmalar yürütmüştür. Bunlar Selçuklu Devleti'nin yıkılmasına neden olan etkenler ve nedenlerdir.

Devlet Yapısı ve Yönetimi

Büyük Selçuklu Devleti'nin örgütlenme biçimi, kendisinden önceki İslam devletlerine benziyordu. Hint-İran devlet anlayışını yansıtan bu örgütlenmede, eski Türk devlet geleneğinin de belirgin etkisi vardı. Eski Türk devlet geleneğinde olduğu gibi, Büyük Selçuklu Devleti'nde de ülke toprakları hanedanın ortak malı sayılıyordu. Bundan dolayı Büyük Selçuklu toprakları eyaletlere bölünmüştü. Eyaletlerin yönetimi de Melik olarak adlandırılan hanedanın erkek üyelerine bırakılmıştı. Tuğrul Bey'den önce boy başkanına Oğuz geleneğine göre Yabgu deniyordu. İslam dininin benimsenmesinden sonra, hükümdarlar İslam devletlerindeki geleneğe uyarak "sultan" unvanı ile anıldılar. Suriye Selçukluları ile Kirman Selçukluları'na Irak Selçukluları da katıldı. Büyük Selçuklu topraklarına göçen yeni Oğuz boyları da iç düzeni büyük ölçüde sarstılar. Bu karışıklık döneminde Harzemşahlar, Büyük Selçuklu toprakların büyük bölümünü ele geçirdiler. Bir süre daha direnen Kirman Selçukluları 1175'te, Irak Selçukluları da 1194'te Oğuzlar ve Harzemşahlar tarafından yıkıldı.

Başkentte oturan sultan, devletin mutlak egemeniydi. Bütün atamalar ve toprak dağıtımı sultanın buyruğuyla yapılıyordu. Ayrıca sultan yüksek yargı kurullarına da başkanlık ediyordu. Hükümdarların "danışman"ı konumundaki kişiler yönetimde önemli rol oynuyorlardı. Alp Arslan döneminde bu göreve getirilen Nizamülmülk, İslam geleneği uyarınca vezir unvanı aldı ve devlet yönetiminde köklü değişiklikler yaptı. Nizamülmülk, devlet yönetimine ilişkin anlayışını Siyasetname adlı kitabında da anlatmıştır. Büyük Selçuklu Devleti'nde devlet işleri "Divan-ı Âlâ" adı verilen bir kurulda görüşülür ve karara bağlanırdı. Ayrıca maliye, askerlik ve adalet işleriyle uğraşan başka divanlar da vardı. Meliklerin yönetimindeki eyaletlerde de büyük ölçüde merkezdeki örgütlenme örnek alınmıştı.

Selçuklularda Önemli Divan Teşkilatları

Büyük Selçuklu İmparatorluğu 
Metropolitan Sanat Müzesi'nde sergilenen Büyük Selçuklular'dan kalma bir figür.

1. Divan-ı Âli/ Divan-ı Saltanat: Devlet işlerinin görüşüldüğü divandır. Sultandan sonra en yetkili kişi olan 'Vezir' tarafından yönetilir.

2. Divan-ı İstifa: Maliye işlerinden sorumludur. Yöneticisi 'Müstevfi'dir.

3. Divan-ı Arz: Ordunun ikmal ve lojistik desteğini veren divandır. Ayrıca hassa askerlerinin maaşlarını da bu divan öder. Yöneticisi 'Arız'dır.

4. Divan-ı İnşa: İç ve dış yazışmalardan sorumludur. Yöneticisi Tuğrai'dir.

5. Divan-ı İşraf: Devletin idari ve mali işlerini denetlerdi. Yöneticisi 'Müşrif'tir.

6. Niyabet-i Saltanat: Hükümdar başkentte yokken devleti idare eden divandır. Başında 'Naib' bulunur.

Toprak Yönetimi ve Ordu

Büyük Selçuklu İmparatorluğu 
Aliabad(Doğu Azerbaycan) Selçuklu Kervansarayı

Büyük Selçuklu ülkesinde tarım yapılan topraklar ikta denen bölümlere ayrılmıştı ve iktalar hizmet karşılığında belirli süre için ileri gelenlere veriliyordu. Bu usulle verilen topraklar has, ikta ve haraci olarak üçe ayrılıyordu. Has toprakların geliri doğrudan sultan ailesine veriliyordu. İkta sahipleri ise, toprakları işleme karşılığında belli sayıda asker besliyor ve savaş zamanlarında orduya katılıyorlardı. Haraci olarak adlandırılan toprakların geliri de doğrudan devlet hazinesine aktarılıyordu.

Alp Arslan dönemine kadar beylere bağlı göçebe Türkmenlerden oluşan ordu Nizamülmülk tarafından yeniden yapılandırıldı. Nizamülmülk, aylıklı askerlerden oluşan sürekli bir ordu kurdu. Bu aylıklı askerlere "gulam" deniyordu ve bunlar temel olarak başkentte iktidarı korumakla görevliydi. Savaş sırasında asıl ordu ise ikta sahiplerinin yönetimindeki atlı askerlerden oluşurdu. Ayrıca bağlı devletler de savaş zamanlarında sultanın ordusuna asker gönderiyorlardı. Melikşah döneminde orduda 50 bin kadar atlı asker olduğu bilinmektedir.

Toplumsal ve Ekonomik Yaşam

Büyük Selçuklu Devleti'ndeki Oğuz boyları ve başka bazı topluluklar göçebeydiler. Oğuz boylarının başında bir bey bulunuyordu. Bu göçebe topluluklar geçimlerini hayvancılıkla sağlıyorlardı ve otlak bulmak için de mevsimlere göre yer değiştiriyorlardı. Devlet göçebe topluluklardan otlak vergisi alıyordu. Yerleşik nüfus ise çiftçilik, zanaatçılık ve ticaretle uğraşıyordu. Kentlerdeki tüccar ve esnaf, işkollarına göre loncalar biçiminde örgütlenmişti. Merkezi devlette görevli memurlar ile sürekli ordudaki askerler maaş alıyorlardı.

Eğitim, Bilim ve Sanat

Büyük Selçuklu İmparatorluğu 
İran'ın Rey kentinde bulunan Selçuklu devletinin kurucusu Tuğrul Bey'in anıt mezarı

Büyük Selçuklular, kendilerinden önce var olan medreselerde öğretimi sürdürdüler, ama bununla yetinmediler. Vezir Nizamülmülk'ün öncülüğünde ve onun adını taşıyan yeni medreseler kurdular. Nizamiye medreselerinin ilki 1067'de Bağdat'ta açıldı. Daha sonra İsfahan, Rey, Merv (selçukluların başkenti), Belh, Herat, Basra, Musul gibi kentlerde yeni Nizamiye medreseleri kuruldu. Medrese sisteminde programlı ve belli bir yönteme dayanan eğitim ilk kez bu medreselerde verildi. Medreselerde din konularının yanı sıra matematik, felsefe, dil ve edebiyat gibi dersler de okutuluyordu ve medreselerde zengin kitaplıklar vardı. Medreselerin dışında da ülkenin çeşitli yerlerinde kurulmuş kitaplıklar bulunuyordu. Melikşah döneminde önce İsfahan'da, sonra Bağdat'ta birer gözlemevi kuruldu. Büyük Selçuklular Arapçayı din ve bilim dili, Farsçayı edebiyat ve devlet dili, Türkçeyi ise saray ve orduda günlük konuşma dili olarak kullanıyorlardı.

Büyük Selçuklular, var olan kentleri bayındır hale getirirken yeni kentler de kurdular. Ülkenin pek çok yerinde yeni kurumlar ve yapılar inşa ettiler. Bunlar cami, medrese, kervansaray, hastane, köprü, çeşme, imaret, han, hamam, türbe ve kümbet gibi yapılardı.

Büyük Selçuklular, ince ve uzun minarelerle cami mimarisine yeni bir anlayış getirdiler. İsfahan'daki Mescid-i Cuma bu anlayışla yapılmış en eski örnektir. Büyük Selçuklu anıtmezarları olan kümbetler de yaygın mimari yapılardır. Kümbetler içten kubbe, dıştan ise piramit ya da konik bir çatıyla örtülüyordu. Dört köşeli, çok köşeli ya da yuvarlak formdaki Büyük Selçuklu kümbetleri genellikle iki katlı olarak yapılıyordu. Bu kümbetlerin alt kat mezar, üst kat ise mescit olarak kullanılıyordu.

Büyük Selçuklu sanatında hat (yazı), minyatür, ahşap ve taş oymacılığı, çinicilik, maden işleme, cilt ve çeşitli süsleme sanatları da gelişmişti. Zamanla yayıldığı bölgelerdeki Farsi kültürü benimsediği yönünde görüşler de vardır.

Ayrıca bakınız

Notlar

Kaynakça

Tags:

Büyük Selçuklu İmparatorluğu KökeniBüyük Selçuklu İmparatorluğu KuruluşBüyük Selçuklu İmparatorluğu TarihiBüyük Selçuklu İmparatorluğu Devlet Yapısı ve YönetimiBüyük Selçuklu İmparatorluğu Toprak Yönetimi ve OrduBüyük Selçuklu İmparatorluğu Ayrıca bakınızBüyük Selçuklu İmparatorluğu NotlarBüyük Selçuklu İmparatorluğu KaynakçaBüyük Selçuklu İmparatorluğu Dış bağlantılarBüyük Selçuklu İmparatorluğuAnadoluAral GölüBasra KörfeziBatı AnadoluBüyük HorasanEski Anadolu TürkçesiHindukuş DağlarıKınık boyuOrta AsyaOrta ÇağOğuzlarRomanizasyonSünnilikTürk halklarıİran

🔥 Trending searches on Wiki Türkçe:

2024 UEFA Şampiyonlar Ligi finaliDoğru Yol PartisiII. Dünya SavaşıDiyarbakırErmeni KırımıPeyami SafaEurovision Şarkı Yarışması'nda TürkiyeMontrö Boğazlar Sözleşmesiİzmir'in ilçeleriServet YardımcıTürkiye'nin ilçeleriMalatya Büyükşehir BelediyesiPlatonBarselonaCinsel uyarılmaTürkiye'nin en zengin 100 ailesi listesiFK ZenitTebrizAbdülmecidPregabalinUEFAPolonyaM11 (İstanbul metrosu)Pelin BatuBosna-HersekDîvân-ı HümâyunKöpek pozisyonuAnneler GünüTruva AtıAsitChatGPTEmevîlerTürkiye iklimiFC BarcelonaAgnostisizmAjda PekkanKoç ailesiThomas EdisonYalı ÇapkınıMahmut ÖzgenerMonako2021-22 UEFA Şampiyonlar LigiT5 (İstanbul tramvayı)Osman GaziFIFA Kulüpler Dünya KupasıKıvanç TatlıtuğMüsavat DervişoğluPîrî ReisUEFA Şampiyonlar Ligi finalleri listesiŞiilik2002 Türkiye genel seçimleriSabahattin AliHamit FendoğluXHamsterÖzgür DemirtaşEcem ÖzkayaHasan Âli Yücelİzmir SuikastıHasan Can Kayaİnci TaneleriMauro IcardiSelçuk BayraktarII. Bayezid2023 UEFA Şampiyonlar Ligi finaliİtalyaErtuğrul GaziÖzlem ZenginVehbi KoçTürk halk müziğiBülent EcevitİspanyaEndonezyaKurban BayramıMurat KurumM2 (İstanbul metrosu)HepsiburadaMaldivler🡆 More