Suriye-Türkiye Ilişkileri

Suriye-Türkiye ilişkileri, coğrafi ve tarihsel ortaklıkları bulunan Suriye Arap Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası ikili ilişkileri ve politikaları ifade eder.

Suriye-Türkiye ilişkileri
Haritada gösterilen yerlerde Syria ve Turkey
Suriye-Türkiye Ilişkileri
Suriye
Suriye-Türkiye Ilişkileri
Türkiye

911 kilometrelik kara sınırı bulunan iki komşu ülkenin arası tarihsel süreçte genellikle gergin geçmiştir. Türkiye’ye göre Suriye teröre ev sahipliği yaptığı, su kaynaklarının paylaşımında sorun çıkardığı ve coğrafik olarak Türk toprak bütünlüğüne müdahalede bulunduğu için "düşman" ülke iken; Suriye’ye göre de Türkiye su kaynaklarını adil paylaşmadığı, batı ülkelerinin destekçisi olduğu, kendi toprakları (Hatay) üzerinde hak iddia ettiği için "düşman"dı. 1998 yılında Adana Mutabakatı'nın imzalanması ile olumlu yönde gelişen ilişkiler 2011 yılında Suriye İç Savaşı'nın patlak vermesi ile tekrar yerini gerginliğe bırakmıştır. 1998 ve 2011 arasındaki on iki yıllık dönem Suriye-Türkiye ilişkilerinin tek olumlu dönemidir.

1930'lu yıllarda Türkiye'nin Fransa mandasındaki Suriye sınırlarında bulunan Hatay üzerinde hak iddia etmesi ile başlayan gerginlik Güneydoğu Anadolu Projesi'nin yürürlüğe girmesi sonrasında ortaya çıkan su anlaşmazlıkları ile daha da artmış; Suriye hükûmetinin AB, BM ile NATO'nun terörist örgüt olarak kabul ettiği PKK ve ASALA'ya destek vermesiyle tepe noktasına ulaşmıştır. İlişkiler, Ekim 1998'de Suriye'nin PKK lideri Abdullah Öcalan'ı sınırdışı ettiğini duyurması sonrası düzelme sürecine girmiştir. Fakat Suriye İç Savaşı sırasında Türkiye'nin Suriyeli muhaliflere destek vermesi nedeniyle iki ülke ilişkileri tekrar gerilmiş ve diplomatik ilişkiler askıya alınmıştır. Haziran 2012'de bir Türk jetinin Suriye tarafından düşürülmesinin ardından ise Türkiye NATO'ya acil toplanma çağrısı yapmıştır. 2012'nin ekim ayında Suriye'den Türkiye'ye top mermisi atılması sonrasında ise Türkiye, Suriye sınırına MIM-104 Patriot tipi savunma füzeleri konuşlandırmıştır. 2013'ün eylül ayında ise bir Suriye helikopteri sınırı ihlâl ettiği gerekçesiyle Türk jetleri tarafından düşürülmüştür.

Suriye'nin Ankara'daki Türkiye büyükelçiliğinin yanı sıra İstanbul ve Gaziantep'te de birer konsolosluğu bulunmaktadır. Türkiye'nin ise Şam'da büyükelçiliği ve Halep'te de konsolosluğu vardır. Fakat Suriye'deki iç savaş sırasında iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler kopmuş, Türkiye Suriye'deki büyükelçisini geri çekerek ülkedeki diplomatik faaliyetlerini askıya almıştır. Halep Konsolosluğu ise Suriye'deki Türk vatandaşlara yardımcı olabilmek için halen faaliyettedir. Ayrıca Türkiye hükûmeti 30 Mayıs 2012'de Suriyeli diplomatları ülkeden kovmuş ve 15 Kasım günü de Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonunu Suriye halkının tek meşru temsilcisi olarak tanımıştır.

Her iki ülke de Akdeniz için Birlik'e tam üyedir. Ayrıca Suriye'nin 14 Ağustos 2012 tarihinde İslam İşbirliği Teşkilatı'ndaki üyeliğinin askıya alınmasına kadar her iki ülke de bu örgüte tam üyeydiler.

Tarihsel arka plan

Hatay'ın Türkiye'ye iltihakı

Suriye-Türkiye Ilişkileri 
İskenderun Sancağı'nın Türkiye'ye katılmasına karşı çıkan bir grup Suriyeli kadının Şam'daki protestosu, 1939. Pankartın birinde yazan cümle: "Kanımız Suriye Arap Sancağı'na feda olsun."

Suriye ve Türkiye arasındaki gerginlik Türkiye'nin Hatay'ı topraklarına katma politikasına ağırlık vermesiyle başlamıştır. Osmanlı idari yapılanmasında Halep Vilayeti sınırlarında yer alan bölge 20 Ekim 1921 yılındaki Ankara Antlaşması ile Fransızlara bırakılmış, Fransa da Ankara Hükûmeti'nin isteği üzerine halkın %39'unu Türklerin oluşturduğu bölgeye ayrı bir statü tanımıştır. Anlaşma ile birlikte kurulan bu özerk bölgeye de İskenderun Sancağı adı verilmiştir.

Suriye-Türkiye Ilişkileri 
Şükrü Kanatlı komutasında İskenderun Sancağı'na giriş yapan Türk Ordusu, 5 Temmuz 1938.

Türkiye kurulduktan dokuz yıl sonra, 1931 genel seçimlerinde bölgede yaşayan birkaç Türkün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne bağımsız milletvekili olarak alınmasıyla ilhak politikası daha da güçlenmiştir. Suriye'nin bağımsızlığına giden yolun ilk adımı olarak Fransa ile Suriye arasında 1936'da imzalanan anlaşmanın bir benzerinin Hatay için de uygulanmasını isteyen Türkiye bu isteği reddedilince Milletler Cemiyeti'ne başvurmuştur. Aynı dönemde Avrupa'da yeni bir savaşa gidildiğine dair işaretlerin artmasının da etkisiyle Milletler Cemiyeti Türkiye'yi haklı bulmuş ve bölgenin "ayrı bir birim" olduğuna dair bir karar almıştır. Cemiyetin bu kararı almasındaki en önemli neden ise Türkiye'nin olası bir savaş durumunda Almanya'nın müttefiği olmasını engellemek arzusudur. Hatay'ın Suriye'den ayrı bir birim kabul edilmesinden sonra Türk Ordusu ilk kez 5 Temmuz 1938 tarihinde Şükrü Kanatlı komutasında şehre giriş yapmıştır.

Milletler Cemiyeti'nin kararı sonrasında bağımsız bir devlet olma yoluna giren Hatay, 2 Eylül 1938'de Fransız hakimiyetindeki Suriye mandasından bağımsızlığını kazanarak Hatay Devleti kurulmuş ve kırk milletvekilinin seçileceği Hatay Devleti Millet Meclisi oluşturulmuştur. Seçimler sonucu kırk kişilik mecliste yirmi iki koltuk edinen Türkler, meclisten Türkiye'de uygulanan kanunları birer birer geçirerek Suriye ve Fransa'nın Hatay üzerindeki etkilerini azaltacak düzenlemeleri hızlandırmıştır.

23 Haziran 1939 tarihinde Fransa Türkiye'nin isteklerini kabul etmiş, bölge üzerinde kendisine tanınmış olan yetkileri hukukî yoldan ve kayıtsız şartsız Türkiye'ye devretmiştir. 29 Haziran 1939'da ise Hatay Millet Meclisi yapılan oylama ile Türkiye'ye katılma kararı almıştır. 29 Haziran'da başlayan süreç Türkiye tarafından ildeki Fransız şirketlerinin satın alınması, Hatay Vilayeti'nin kurulması ile devam etmiş ve 23 Temmuz 1939 sabahı son Fransız askerî birliğinin de ilden ayrılmasıyla tamamlanmıştır. Resmen 29 Haziran 1939, fiilen ise 23 Temmuz 1939 günü gerçekleşen bu öz-ilhak Suriye tarafından kabul edilmemiştir. Suriye halen haritalarda Hatay'ı kendi toprağı olarak göstermeye devam etmektedir.

Günümüzde Suriyeliler bölgenin Türkçe adı olan Hatay yerine Arapça adı olan Liwaaa aliskenderuna'yı kullanmaktadırlar.[kaynak belirtilmeli]

1957 krizi

İki ülke arasında artan siyasi gerginlik, sınırlara asker sevkiyatına neden oldu.

Su politikaları

Fırat ve Dicle nehirleri Türkiye sınırları içinde doğan, Suriye ve Irak topraklarından geçerek Basra Körfezi'ne dökülen nehirlerdir. Bu nehirler hem Suriye ve Irak hem de Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi için çok önemli su kaynaklarıdır. Türkiye'nin 1973 yılında Fırat Nehri üzerine Keban Barajı'nı kurması Suriye'ye akan nehir sularında azalmaya neden olacağı endişesini uyandırmıştır. Bu nedenle iki ülke arasında zaman zaman gerilimler yaşanmıştır. Türkiye'nin 1976 yılında Aşağı Fırat Projesi'ni geliştirerek Güneydoğu Anadolu Projesi'ne dönüştürmesi ve Karakaya Barajı'nın inşaatına başlaması iki ülke arasındaki su anlaşmazlıklarına bağlı gerilimleri daha da tırmandırmıştır.

Terörizme destek iddiaları

Suriye-Türkiye Ilişkileri 
4 Eylül 1998 tarihli Milliyet'in ilk sayfası. Manşette yer alan "Şam terörün karargahı" cümlesi PKK'nın yakalanan yöneticilerinden Şemdin Sakık'a ait.

Türkiye 90'lı yıllarda Suriye'yi; Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve NATO gibi uluslararası kuruluşların yanı sıra birçok ülkenin de terör örgütü olarak kabul ettiği PKK adına Türkiye'de saldırılar düzenlemeleri için Kürt militanlar yetiştirmek, Alois Brunner'i de bunun için istihdam etmekle suçlamış ve Suriye'yi kınamıştır.

PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Şam'da tespit edilmesi ise ülkeler arasında yeni bir kriz başlatmıştır. Bu kriz neredeyse tüm 90'lı yıllar boyunca sürmüştür. Özellikle 90'lı yılların ikinci yarısında ise iyice kızışmıştır. Suriye'nin Öcalan'ı barındırmasına cevap olarak Türkiye İsrail ile işbirliğine gitmiş, Fırat ve Dicle nehirlerinin debisini azaltarak Suriye'ye giden su oranını azaltmıştır. Türkiye'nin bu hamlelerine karşılık ise Suriye Yunanistan ile askerî işbirliğine gitmiştir. Bu olayın ardından Türkiye çok sert bir tutum sergileyerek Öcalan'ın sınırdışı edilmesini istemiş, ülkeye nota vermiş, aksi halde askerî müdahale tehdidinde bulunmuş ve iki ülke savaşın eşiğine gelmiştir. Türkiye'nin baskısı sonucu Abdullah Öcalan Suriye'den sınırdışı edilmiştir. Bu olaydan sonra iki ülke arasında 20 Ekim 1998'de Adana Mutabakatı imzalanmış ve teröre karşı işbirliği yapılarak Güvenlik İşbirligi Komisyonu kurulmuştur. Adana Mutabakatı ile iki ülke askerî bir çatışmanın eşiğinden dönmüştür.

Günümüzdeki ilişkiler

Diplomatik yakınlaşma

1998'deki Adana Mutabakatı ile düzelmeye başlayan Suriye-Türkiye ilişkileri 2002 yılında Türkiye'de iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi'nin komşularla sıfır sorun politikasını uygulamaya koymasıyla daha da sıcaklaşmıştır. Bu politika ile Türkiye'nin geçmişten süregelen batı ülkelerine yakın ve doğu ülkelerine mesafeli olan yaklaşımı terk edilmiş, doğu ülkeleriyle de batı ülkeleriyle olduğu kadar sıkı ilişkiler kurulmaya başlanmıştır. Bu yaklaşım dış politikanın batı yerine farklı alternatif eksenler üzerine inşa edilmesi sonucu gelişmiştir.

Komşularıyla ilişkilerini daha da sıklaştırmak isteyen Türkiye'nin düşünce değişimi Suriye'de de olumlu bir şekilde karşılanmıştır. Suriye'nin dünyaya açılan kapısı konumunda bulunan Türkiye İsrail ve Suriye arasında arabuluculuk yapmış, Lübnan devlet başkanlığı krizinde yapıcı rol oynamış ve Suriye'nin koruması altında bulunan Hamas odaklı İsrail-Filistin sorunun çözümünde önemli rol oynamıştır.

2003'te Irak'ın işgali sonrası bölgedeki ortak güvenlik kaygıları Türkiye ve Suriye işbirliğini derinleştirmiştir. Irak'ın parçalanmasının iç istikrarlarını olumsuz etkileyeceği kaygısını paylaşan her iki ülke, İran'ı da içine alacak şekilde yakınlaşmaya başlamıştır. Ancak Suriye açısından Irak'ın parçalanmasının yanı sıra ABD'nin Irak'taki askeri varlığı daha büyük bir tehdit olarak algılanmıştır. Böylece Irak politikasının temeline "Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması" yerine "ABD'nin Irak'ta başarısızlığa uğratılması" oturmuştur. Temelde farklı konular yatmasına rağmen iki ülkenin de Irak'taki durumu kendi güvenliklerine karşı tehdit olarak algılaması yakınlaşmaya neden olmuştur.

ABD'nin Irak'a girmesiyle beraber Suriye'nin Irak Kürtleri ile ilişkilerinde de değişim yaşanmıştır. Daha önceleri Suriye'nin Saddam Hüseyin yönetimine karşı desteklediği Iraklı Kürt gruplar işgal sonrası ABD'nin Irak'taki en yakın müttefiki olmuş, bu da Irak'taki Kürt grupları Suriye açısından desteklenebilir bir araç olarak kullanabilmenin ötesinde tehdit pozisyonuna sokmuştur. 2004 yılında Kamışlı'da yaşanan Kürt ayaklanması Suriye'nin bu algısını körüklemiştir. Bütün bunlar Suriye'yi ve Türkiye'yi bölgedeki Kürt hareketlere karşı mücadele noktasında yakınlaştırmıştır.

Siyasi nedenlerin yanında ekonomik ortaklık da ilişkilerin olumlu yönde gelişmesine fayda sağlamıştır. Türkiye'nin uyguladığı karşılıklı ekonomik bağımlılığının yaratılması politikası iki ülkenin daha sıkı ekonomik ortaklık kurmasına önayak olmuştur. Irak Savaşı sonrasında etkin olduğu Irak pazarını kaybeden, ABD'nin 2003 yılında uygulamaya başladığı ekonomik ambargo, Hariri suikastı sonucu Körfez ülkelerinden gelen sermayenin kesilmesi Suriye'yi İran pazarına mahkûm etmiştir. Ticaret yapmakta ve yatırım çekmekte zorlanan Suriye, ekonomik çıkış açısından Türkiye'ye daha fazla önem vermeye başlamıştır. Türkiye ise ekonomik istikrar ve büyümenin sürmesi çerçevesinde Orta Doğu pazarını Türk mallarına açma arzusuyla Suriye'ye önem vermiştir. 2004 yılında her iki ülke arasında serbest ticaret anlaşması imzalanmış, iki ülke arasındaki ticaret hacmi 2.000.000.000$ düzeyine ulaşmıştır.

Suriye ve Türkiye arasındaki işbirliği siyasi ve ekonomik alanlarla sınırlı kalmamış, enerji alanında da ortak projeler geliştirilmiştir. Arap Doğalgaz Boru Hattı, ortak petrol arama şirketlerinin kurulması, petrol ürünlerinin değişimi ve uygulamaya geçirilemeyen nükleer enerji işbirliği projeleri bunlardan birkaçıdır.

Vize muafiyeti anlaşması

İki ülke Ekim 2009'da karşılıklı olarak tüm pasaportlara vize serbestisi anlaşması yapmışlardır. 9 Aralık 2015 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti'nin anlaşmayı tek taraflı iptal etmesine cevaben 17 Aralık 2015'te Suriye Arap Cumhuriyeti de anlaşmayı iptal ettiğini duyurdu.

Askerî işbirliği

26 Nisan 2009 tarihinde iki ülke kara kuvvetleri arasındaki dostluk, işbirliği ve güveni pekiştirmek için üç gün süren ortak bir. 27 Nisan günü başlayan tatbikat Kilis'teki Yüksektepe Hudut Karakolu ile Suriye'nin Şamarin-Azez bölgesinde icra edilmiştir. Tatbikat, İsrail'in tepkisine neden olmuş ve Türkiye ile İsrail arasında bir krize neden olmuştur. Tatbikatın başladığı gün olan 27 Nisan 2009 tarihinde açılışı yapılan 9. Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı (IDEF'09) sırasında ise Suriye Savunma Bakanı Hasan Türkmeni ve Türkiye Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül arasında sanayi işbirliği anlaşması imzalanmıştır.

27 Nisan ve 29 Nisan 2010 tarihleri arasında ikinci ortak askerî tatbikat yapılmıştır. Türkiye'nin ev sahipliğinde Kilis'teki Yüksektepe ve İnanlı sınır karakollarında icra edilen tatbikata Türkiye'den iki Suriye'den ise bir sınır birliği katılmıştır. Bu tatbikat aynı zamanda iki ülke arasındaki son askerî ortak harekettir.

2009 Türkiye cumhurbaşkanının Suriye ziyareti

Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 2007 yılında Türkiye'ye gelen Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad'ın daveti sonucu 15 Mayıs 2009 tarihinde Suriye'yi ziyaret etmiştir. Bu, Türkiye'den Suriye'ye cumhurbaşkanlığı düzeyinde gerçekleşen ilk ziyarettir. Abdullah Gül, Suriye'deki ikinci gününde Halep'i de ziyaret ederek aynı zamanda bu şehre giden ilk Türkiye cumhurbaşkanı olmuştur. Ziyaret sırasında Türk heyetinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da bulunmaktaydı.

İkili ilişkiler bağlamında ekonomi, enerji ve ulaşımda işbirliği konularının görüşüldüğü ziyaretin öne çıkan konusu ise ekonomi olmuştur. Bunların yanında enerji alanındaki işbirliğinin derinleşerek devamı ve ulaşım konusunda yeni işbirliği olanakları da tartışılmıştır.

Suriye İç Savaşı ve kopan ilişkiler

2010 yılında başlayan Arap Baharı'ndan etkilenen ülkelerden birisi olan Suriye'de 26 Ocak 2011 tarihinde iktidar karşıtı gösteriler düzenlenmeye başlamış, 15 Mart günü ise gösteriler ulusal çapta yayılmış ve iktidarı tehdit eder duruma gelmiştir. Batı ülkelerinin de desteğiyle örgütlü bir koalisyon halini alan Beşar Esad muhalifleri ile Beşar Esad iktidarı arasında çatışmalar başlamıştır.

Esad hükûmetinin muhalifler üzerine yaptığı Haziran 2011 Cisr eş Şuğur operasyonunundan kaçan 3.000 dolayında Suriyeli Türkiye'ye sığınmıştır. Bu olay sonrasında Anadolu Ajansı'na açıklamalarda bulunan Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan "Suriye'nin yaptığı kabul edilemez, bu bir vahşettir." demecini vermiş ve ikinci bir Hama Katliamı yaşanmaması konusunda Suriye'yi uyarmıştır. Ek olarak tüm ticari ilişkiler de askıya alınmıştır.

9 Ağustos 2011 tarihinde Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye'ye giderek Beşar Esad ile altı saat süren bir görüşmede bulunmuştur. The Guardian politika yazarı Simon Tisdall'ın köşesinde yer verdiği yazıda Birleşik Krallık'ın, Davutoğlu aracılığıyla Esad'a mesaj ilettiği iddia edilmiştir. Davutoğlu ise görüşmede yalnızca Türkiye'nin taleplerini ilettiğini, Esad'dan ise "Suriye'nin teröristlerle [muhaliflerle] mücadeleden vazgeçmeyeceği" cevabını aldığını belirtmiştir.

9 Nisan 2012 tarihinde Kilis'in Suriye sınırına yakın bölgesinde Esad güçleri ile muhalifler arasında çatışma çıkmış, muhaliflerin Türkiye'ye doğru kaçması karşısında Esad güçleri de Türkiye sınırına doğru ateş açmış ve olaylarda bir Türk vatandaşı da yaralanmıştır.

25 Mayıs 2012 tarihinde Esad güçleri tarafından gerçekleştirilen Hule Katliamı sonrasında ise Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın internet sitesi üzerinden bir açıklama yapılmıştır. "Alçakça" olarak nitelenen bu operasyon nedeniyle Türkiye, Suriye'ye nota vererek tüm diplomatik ilişkilerin askıya alındığını ve Suriyeli diplomatların sınırdışı edileceğini duyurmuştur.

Suriye-Türkiye Ilişkileri 
1. Türk savaş uçağı Malatya'nın Erhaç Hava Üssü'nden 22 Haziran 2012 günü saat 10:28'de havalandı.
2. Suriye, uçağın saat 11:40'ta hava sahalarına girdiğini iddia ediyor.
3. Türk Hava Kuvvetleri saat 11:58'de, Hatay'ın üstünde bulunduğu sırada uçakla iletişimin kesildiğini bildiriyor.
4. Suriye, hava savunma kuvvetlerinin kıyıdan 1 kilometre uzaklıkta uçağı angaje ettiğini; uçağın Üm el-Tuyour'un batı yönünde 10 kilometre açığına düştüğünü belirtiyor. Türkiye ise uçağın o sırada Suriye'den 24 kilometre uzakta –yani uluslararası hava sahasında– olduğunu iddia ediyor.

Ağustos 2012'de BBC tarafından yayınlanan bir haberde Suriyeli muhaliflerin Türkiye'nin Adana ilçesindeki bir eğitim kampında eğitilip Suriye'ye gönderildiği iddia edilmiştir. The Independent muhabiri Robert Frisk ise Halep'te Esad güçlerine karşı çarpışan muhaliflerin arasında Türk militanların da yer aldığını belgelemiştir. Suriye ise Türkiye'yi ülkeye yasa dışı yollardan giren silahlı oluşumları desteklemekle suçlamıştır. 29 Ağustos 2012 tarihinde Suriye devlet televizyonunda açıklama yapan Beşar Esad, Türk yetkilileri cahillikle suçlamış ve politikacıların tutumunun Türk halkına olan olumlu bakışını değiştirmeyeceğini belirtmiştir.

Aralık 2012'de Türkiye, Suriye sınırına MIM-104 Patriot füzeleri yerleştirmek için NATO'ya başvurmuştur. Sadece savunma amacıyla kullanılacağı garantisi verilen füzelerin yerleştirilme isteği ise NATO tarafından kabul edilmiştir. ABD, Almanya ve Hollanda'nın gönderdiği ilk parti füzeler Adana, Kahramanmaraş ve Gaziantep'e konuşlandırılarak 26 Ocak 2013 tarihinde devreye girmiştir. Bu durum Rusya tarafından endişeyle karşılansa Türkiye füze savunma sisteminin görev süresinin bir yıl daha uzatılmasını talep etmiş ve bu talep kabul edilmiştir.

11 Şubat 2013 tarihinde Özgür Suriye Ordusu kontrolündeki Türkiye-Suriye sınırında bulunan Cilvegözü Sınır Kapısı'nda gerçekleştirilen bombalı araç saldırısında dördü Türk vatandaşı olmak üzere on dört kişi ölmüş, otuz kişi yaralanmıştır. Olay ardından Suriye Hükûmeti yetkilileri bölgenin kontrolünün Özgür Suriye Ordusu'na ait olduğunu işaret ederek saldırıdan muhalifleri sorumlu tutmuş, Suriye Ulusal Konseyi Başkanı George Sabra ise saldırının Suriye Hükûmetince yapıldığını iddia etmiştir. Olaydan bir ay sonra saldırı ile ilgisi olduğu düşünülen sekiz kişi gözaltına alınmış, bunlardan dördü Suriye vatandaşı, biri Türk vatandaşı olmak üzere beş kişi adliyeye sevk edilmiştir. İçişleri Bakanı Muammer Güler zanlıların Suriye istihbaratı ve ordusu ile bağlantılarının olduğunu iddia etmiştir.

2 Ocak 2014'te Hatay'da durdurulan ve Suriye'ye insani yardım taşıdığı iddia edilen İHH İnsani Yardım Vakfı'na ait bir tırda yapılan aramada mühimmat, hücum yelekleri, elektronik cihazlar gibi askerî ekipmanlar olduğu tespit edilmiştir. Türkiye İçişleri Bakanı Efkan Ala tırda askerî ekipmanlar bulunduğunu reddetmemiş, malzemelerin Suriye Türkmenlerine yardım amacıyla gönderildiğini iddia etmiştir. Suriye Türkmenleri tarafı ise tırın içindekiler hakkında bir bilgi sahibi olmadıklarını açıklamışlardır. Ertesi gün ise tırdaki malzemelerin Millî İstihbarat Teşkilatı tarafından devlet sırrı olarak sınıflandırıldığı bildirilmiştir. Olayı takip eden günlerde tırı aramak isteyen ve durduran polisler ile savcının görev yerleri değiştirilmiştir.

RF-4 Türk jeti krizi

22 Haziran 2012 günü silahsız Türk F-4 savaş uçağının Suriye tarafından düşürülmesi iki ülke arasında yeni bir kriz başlamıştır. Uçağın düşürüldüğü gün akşam saatlerinde Türkiye Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç yaptığı basın toplantısında uçağın Suriye tarafından düşürüldüğünü açıklamıştır. Suriye hükûmet sözcüsü ise vurdukları savaş uçağının Türk uçağı olduğunun farkında olmadıklarını ve sadece hava sahalarını ihlal eden "kimliği belirsiz" bir uçağa karşı meşru egemenlik haklarını kullandıklarını ifade etmiştir. Türkiye ise uçağın kısa süreliğine Suriye hava sahasına girmiş olduğunu kabul etmekle beraber uluslararası hava sahasında vurulduğunu savunmuştur. Suriye'ye resmî bir protesto çeken Türkiye NATO'ya toplanma çağrısı yapmıştır. NATO tarafından "kabul edilemez" olarak yorumlanan olayda örgüt Türkiye'ye olan desteğini ifade etmiştir. 27 Haziran 2012'de Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 22 Haziran'da yaptığı bir açıklamada Suriye'yi haydut devlet olarak tanımlamıştır. Ayrıca Erdoğan bu olaydan sonra Suriye'ye karşı olan algılarının değiştiğini ve Esad rejiminin artık Türkiye için bir tehdit haline geldiğini belirtmiştir. 3 Temmuz 2012 tarihinde Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad olay hakkında ilk kez konuşmuştur. Uçağı uçaksavar bataryası ile vurduklarını, uçağın Türkiye'ye ait olduğu vurulduktan sonra öğrendiklerini belirtmiş ve "%100 keşke düşürmeseydik diyorum" sözleriyle pişmanlığını dile getirmiştir. Düşürülen uçağın pilotlarının cesetleri ise ancak 4 Temmuz 2012 tarihinde bulunabilmiştir.

Bu olay sonrasında Türkiye angajman kurallarını yenilemiş, Suriye tarafından sınıra yaklaşan her askerî unsurun tehdit olarak değerlendirilip hedef muamelesi görmeye başlayacağı açıklanmıştır.

Türkiye'ye atılan top mermisi krizi

3 Ekim 2012 tarihinde Suriye'nin Tel Abyad ilçesinden ateşlenen iki adet top mermisi Türkiye'nin Suriye sınırındaki Akçakale ilçesine düşmüştür. 5 kişinin ölmesine ve 10 kişinin yaralanmasına neden olan olay sonrası ilçedeki okullar tatil edilmiş ve bazı noktalar boşaltılmıştır. Türkiye "meşru müdafaa" hakkını kullanarak aynı gün içinde Tel Abyaz ilçesine T-155 Fırtına obüsleri ile topçu ateşi başlatmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi olayın ardından toplanmış ve Suriye'ye müdahale için hükûmete askerî tezkere verilmiştir. Türkiye ayrıca NATO'yu acil olarak toplanmaya çağırmış, toplantıda ise Türkiye'ye destek kararı çıkmıştır. Ayrıca ABD ve Birleşmiş Milletler de Türkiye'ye olan desteklerini ifade etmişlerdir.

4 Ekim 2012 günü Suriye Enformasyon Bakanı Umran Zubi Suriye tarafından konu ile ilgili yorum yapan ilk kişi olmuştur. Ölenler için üzgün olduğunu dile getiren Zubi, Türkiye'yi ise sınır güvenliğini sağlamaları konusunda uyarmıştır. Ertesi gün Türkiye Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Suriye hükûmetinin kendilerinden özür dilediğini açıklasa da Suriye'nin BM Daimi Temsilcisi Beşar Caferi özür diledikleri iddialarını yalanlamıştır.

Reyhanlı bombalı saldırıları

11 Mayıs 2013 tarihinde Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde 15 dakika arayla iki bombalı saldırı gerçekleşmiştir. Resmî verilere göre 51 kişinin kişinin ölümüne, 155 kişinin yaralanmasına; resmî olmayan iddialara göre 150'den fazla kişinin ölümüne ve geniş çapta mal kaybına yol açan saldırı Türkiye tarihindeki en ağır bombalı terör saldırısı olarak kayıtlara geçmiştir. Saldırının ertesinde Türkiye Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve İçişleri Bakanı Muammer Güler saldırının Suriye istihbarat birimi Muhaberat tarafından yapıldığını iddia etse de Suriye bu iddiaları reddetmiştir. Saldırıdan aylar sonra medyada Irak ve Şam İslam Devleti'nin saldırıları üstlendiği haberleri yer almış Emniyet Genel Müdürlüğü yaptığı basın duyurusu ile bu haberleri yalanlamış ve saldırıların Suriye Hükûmeti desteğiyle yapıldığını belirtmiştir. Saldırı ile ilgili hazırlanan iddianamede ise saldırının son eylemini 1983'te gerçekleştiren THKP-C Acilciler'in lideri ve halen Suriye İç Savaşı'nda rejim saflarında savaşan Suriye Direnişi adlı örgütün lideri Mihraç Ural ile Muhaberat tarafından ortaklaşa yapıldığı tespiti yer almıştır. Bu iddianame üzerine açıklama yapan Suriye Enformasyon Bakanı Ümran el Zubi durumun delil üretmekten başka bir şey olmadığını belirterek suçlamaları reddetmiş ve saldırının sorumlusu olarak Türkiye Hükûmeti'ni göstermiştir. Mihraç Ural da Suriye gibi iddiaları reddetmiştir.

RedHack tarafından 22 Mayıs 2013 günü kamuoyuna sunulan Jandarma İstihbarat Daire Başkanlığı'na ait gizli belgeler ise Reyhanlı saldırısından yaklaşık bir ay önce El-Nusra Cephesi'nin bir saldırı hazırlığı konusunda yetkililerin istihbaratının olduğunu göstermektedir. Belgelere göre silahlı Suriye muhalefeti örgütü El-Nusra Cephesi'n,n üç araca Türkiye'ye yönelik bir eylemde kullanmak üzere bomba düzeneği yerleştirdiği 25 Nisan 2013 tarihinde Türk istihbaratı tarafından biliniyordu. Belgelerle ilgili açıklama yapan Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ise belgelerin güvenirliğini reddetmemiştir. Türkiye İçişleri Bakanlığı ise bir açıklama yayınlayarak belgelerin Reyhanlı ilçesindeki patlamayla hiçbir ilgisinin olmadığını, başka bir terör örgütü tarafından planlanan farklı bir terör eylemine ilişkin hazırlıkları kapsadığı belirtmiştir. Haziran ayında El-Nusra Cephesi Başmüftüsü Şeyh Ebu Merya el Kahtani imzasıyla yayınlanan bir açıklamada Reyhanlı saldırısını gerçekleştirdikleri yönündeki iddialar yalanlanmıştır.

Ayrıca Suriye Hükûmeti ve Suriye muhalefeti taraflarının her ikisi de saldırıyı kınamışlardır.

Saldırının gerçekleştiği ilk gün Reyhanlı Sulh Ceza Mahkemesi'nin talebiyle medyaya yayın yasağı konmuştur ve yasak halen sürmektedir.

Saldırıyla ilgili olarak 32 şüpheli gözaltına alınmış bunlardan 20'si tutuklanmıştır. Soruşturmadaki tüm şüpheliler Türk vatandaşıdır ve soruşturmada saldırının arkasında Nasır Eskiocak liderliğinde Muhaberat bağlantılı bir silahlı grup olduğu iddiası üzerinde durulmaktadır. Soruşturmanın bir numaralı zanlısı Nasır Eskiocak emniyet ifadesinde saldırıyı yaptıklarını itiraf etmiştir.

Mi-17 Suriye helikopterinin düşürülmesi

16 Eylül 2013 günü Suriye'ye ait Mi-17 tipi bir helikopter sınır ihlali yaptığı gerekçesiyle Türk savaş uçakları tarafından düşürülmüştür. Türkiye Genelkurmay Başkanlığı'nın yaptığı açıklamaya göre Suriye helikopteri sınıra yaklaşık 48 kilometre mesafede iken üssü Diyarbakır'da bulunan Birleştirilmiş Kontrol İhbar Merkezi tarafından takibe alınmış, yapılan uyarılara rağmen sınırı 2 kilometre ihlal etmesi nedeniyle Türk jetinin düşürülmesi sonrası değişen angajman kurallarına uyularak düşürülmüştür. Suriye Genelkurmay Başkanlığı ise yaptığı açıklamada helikopterin Türk jetleri tarafından düşürüldüğünü onaylamıştır. Yapılan açıklamada helikopterin Lazkiye kırsalı Bedama bölgesi üzerinde Türkiye sınırından giren muhalifleri izlemekte iken teknik bir aksaklık sonucu Türkiye sınırlarına girdiği de doğrulanmış fakat askerî bir görevi olmayan helikopterin hemen Suriye sınırına geri döndüğü ifade edilmiştir. Açıklamanın devamında helikopterin düşürülmesini aceleci bir karar olarak niteleyen Suriye Genelkurmay Başkanlığı bu durumu Türkiye Hükûmeti'nin Suriye'ye karşı olan düşmanca tutumunun bir sonucu olduğunu ifade etmiştir.

Helikopter Suriye'de muhaliflerin kontrolündeki bir bölgeye düşmüş, helikopterden atlayan üç personelden ikisi ölmüş biri ise Özgür Suriye Ordusu tarafından rehin alınmıştır. Rehin alınan pilot ertesi gün Özgür Suriye Ordusu militanlarınca kafası kesilerek öldürülmüştür.

MiG-23 Suriye savaş uçağının düşürülmesi

23 Mart 2014 tarihinde Suriye'ye ait bir MiG-23 savaş uçağı Türkiye tarafından düşürülmüştür. Türkiye Genelkurmay Başkanlığının açıklamasına göre Birleştirilmiş Kontrol İhbar Merkezi tarafından Hatay sınırına 80 deniz mili kala izlemeye alınan iki Suriye savaş uçağı sınıra 10 deniz mili mesafeden itibaren Türk hava sahasına yaklaştığına ilişkin dört kez ikaz edilmiş fakat ikinci uçak uyarıyı dikkate almayarak Türk hava sahasına girmiş, yaklaşık 1 kilometre kadar da hava sahasını ihlal etmiştir. Daha sonra batıya doğru yönelerek 1.5 kilometre kadar Türk hava sahasında uçmaya devam eden uçak bu esnada bölgede hava devriye görevinde bulunan Türkiye'ye ait bir F-16 savaş uçağından 13.14'te Suriye uçağına füze atılmış ve isabet alan Suriye savaş uçağı sınırın 1200 metre güneyindeki Keseb kasabasına düşmüştür. Suriye Arap Haber Ajansı ise Türkiye'nin verdiği bilgileri yalanlayarak vurulan uçağın Türkiye hava sahasında olmadığını, Lazkiye üzerinde muhalif kuvvetlere karşı bir hava harekâtında olduğunu açıklamıştır. Yine aynı açıklamada vurulan savaş uçağı pilotunun paraşütle atlayarak kurtulmayı başardığı da açıklanmıştır. Ertesi gün açıklama yapan uçağın pilotu da Suriye Arap Haber Ajansı'nı doğrulayarak Türkiye sınırından 7 kilometre uzakta olduğunu, vurulduğu sırada da üsse geri dönmeye hazırlandığını açıklamıştır.

Uçağın vurulması hakkında açıklama yapan Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan konuyu "Eğer sen benim hava sahamı ihlal edecek olursan bundan sonra bizim tokadımız ağır olur." şeklinde yorumlarken, Suriye Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanlığı ise uçağın düşürülmesini "Suriye Arap Cumhuriyetinin egemenliğine ve topraklarına eşi benzeri olmayan ve hiçbir geçerli nedeni bulunmayan düşmancıl bir askeri saldırı" olarak tanımlamıştır.

TSK Gözlem Noktasına Saldırı

Suriye'nin Idlib ilinde bulunan İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi"nde ateşkes gözlem misyonu için kurulan Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait 10 nolu gözlem noktası 29 Nisan 2019 ve 4 Mayıs 2019 tarihlerinde 2 defa Suriye Arap Ordusu güçleri tarafından topçu atışı ile saldırıda bulunuldu. Saldırıda ilk belirlemelere göre 4 asker hafif yaralandı. Yaralı askerler bölgeye sevk edilen helikopterler ile tahliye edildi.

Kaynakça

Dış bağlantılar

Tags:

Suriye-Türkiye Ilişkileri Tarihsel arka planSuriye-Türkiye Ilişkileri Günümüzdeki ilişkilerSuriye-Türkiye Ilişkileri KaynakçaSuriye-Türkiye Ilişkileri Dış bağlantılarSuriye-Türkiye IlişkileriSuriyeTürkiye

🔥 Trending searches on Wiki Türkçe:

Pablo EscobarKıvanç TatlıtuğIrak ve Şam İslam DevletiSovyetler BirliğiTürkiye İttifakıKösem SultanKayhan YıldızoğluKurtlar Vadisi (dizi)Kur'anŞener ŞenÖzgür Demirtaş2017 Türkiye anayasa değişikliği referandumuVatan Partisi (2015)Pîrî ReisKaplumbağa TerbiyecisiSüper LigMareşal (Türkiye)2018 Türkiye cumhurbaşkanlığı seçimi2014 Türkiye cumhurbaşkanlığı seçimiAnkara ili seçim çevresiMalaysia Airlines'ın 370 sefer sayılı uçuşuArnavutlukII. MahmudBülent EcevitTürkiye millî futbol takımıTürkiye Büyük Millet MeclisiNurgül YeşilçayFigen YüksekdağCezerîOsman GaziAfet ve Acil Durum Yönetimi BaşkanlığıGökhan ÖzoğuzKenan İmirzalıoğluHasan Atilla UğurAristotelesRamazanYüz Yıllık Mucize1991 Türkiye genel seçimleriSelahattin PaşalıDemokrat Parti (2007)İntihar yöntemleriKürtlerSibel TaşçıoğluHolokostİttihat ve TerakkiHakan Fidanİbrahim (Osmanlı padişahı)Türkiye'deki depremler listesiRabia SoytürkPKKEda EceCelâl ŞengörNorveçHüseyin VelioğluZülfü LivaneliSahibinden.comGalileo GalileiÇanakkale TürküsüEsra ErdoğanAlperen DuymazHalid Ziya UşaklıgilTürk alfabesiSimay BarlasCem KaracaİsveçSelin Sayek BökeAdalet ve Kalkınma PartisiAnasayfaVoleybol2002 Türkiye genel seçimleriSelim Bayraktar (oyuncu)KonyaDünyanın HarikalarıStephen HawkingWayback MachineVlad DraculaSüleymaniye CamiiDiyabetik ketoasidoz🡆 More