Dinozor: Mezozoik Çağ'a (kuşlar dahil) hâkim olan sauropsid omurgalılar kladı

Dinozor (Dinosauria), ilk olarak Mezozoyik zamanda ortaya çıkan ve yaşayan tek üyeleri kuşlar olan arkozor sürüngen grubu.

Dinozor adı, Richard Owen tarafından Grekçe "korkunç" anlamına gelen deinos ve "kertenkele" anlamına gelen sauros sözcüklerinin birleştirilmesinden oluşur. Bu adın verilmesinin nedeni, geçmişte dinozorların dev kertenkeleler sanılmasıdır. Dinozorlar, 243 ile 233 milyon yıl önce Geç Triyas döneminde ortaya çıktı ve 66 milyon yıl önce kuşlar dışındaki tüm türlerinin soyu tükendi. Dinozorlar, sıcakkanlı ve soğukkanlı arası özellikler gösteren mezoterm canlılardır. Oldukça başarılı biçimde Mezozoyik'te tüm kıtalara yayılan dinozorlar çok farklı nişleri doldurdu. Şimdiye kadar yaklaşık olarak 1.000 kadar -kuş olmayan- dinozor türünün yaşadığı belgelendi ve bugün dinozorların evrimsel olarak devamı olan kuşların 11.000 kadar türü vardır ki bu, yaşayan memelilerin tür sayısının (~6000) yaklaşık iki katıdır. Dinozorların nasıl yaşadığı, ne kadar çeşitlendiği ve ekosistemdeki yerleri kadar kuş olmayan gruplarının nasıl yok olduğu da bilimsel alanı meşgul etti. Kuş olmayan dinozorları yeryüzünden silen yok oluşun aşamalı mı, yoksa yerbilimsel olarak katastrofik (ansızın) mi olduğu, şimdi bile tartışmaya açık bir konudur.

Dinozor
Yaşadığı dönem aralığı: 233,23-0 myö
Üst triyas-Günümüz 
Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma
Çeşitli dinozor iskeletleri. Soldan saat yönüne doğru: Microraptor gui (kanatlı bir theropod), Apatosaurus louisae (dev bir sauropod), Edmontosaurus regalis (bir ördek gagalı ornithopod), Triceratops horridus (boynuzlu bir ceratopsian), Stegosaurus stenops (zırhlı bir stegosaur), Pinacosaurus grangeri (zırhlı bir ankylosaur)
Biyolojik sınıflandırma Bu sınıflandırmayı düzenle
Âlem: Animalia
Şube: Chordata
Klad: Dracohors
Klad: Dinosauria
Owen, 1842
Alt gruplar
Belirsiz akrabalıkları olan cinsler

Dinozorlarla ilgili bir diğer konu da onların büyük çeşitlilik gösteren boyutlarıdır. Bu canlılar, yerküreyi titreten 65-75 tonluk Argentinosaurus gibi dev titanozor sauropodlardan en küçük yaşayan dinozor olan Arı sinek kuşu'na değin boyut konusunda çok geniş bir yelpaze sunar. Farklı dinozor grupları farklı metabolizma hızları ve büyüme stratejileri geliştirdi, sauropodlar devleşip ısı kaybını aza indirirken, daha küçük bedene sahip gruplar da ısı kaybını önlemek için tüy barındırmış olabilir. Dinozorların ayırt edici fiziksel özelliklerinden birisi beden duruşlarıdır, yapılan çalışmalar dinozorların atalarının bipedal (iki ayak üstünde) olduğunu ileri sürdü. Yaşayan kertenkele türlerindeki bipedal duruşun evrimsel olarak koşucu özellikleri artırıcı bir adaptasyon olduğu biliniyor, bundan yola çıkarak kimi dinozorlarda da gerek avlanma gerekse avcılardan kaçmak için bipedal hareket biçiminin evrimleştiği düşünüldü.

Dinozorların evrimsel tarihi temelinde yerküre tarihidir, özellikle Dünya'nın geçirdiği büyük değişiklikler farklı dinozor ailelerinin veya aynı aileler içinde farklı cinslerin evrimleşmesine yol açtı. Bunun en önemli örneklerinden biri Kretase dönemi Kuzey Amerika'sında karaları ayıran Batı İç Denizyolu'dur ve yaşanan coğrafi izolasyon yoluyla Laramidya ve Appalachia karalarında ayrı cinsler oluştu.

Keşif

Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma 
"Dinosaur" terimini ilk kez kullanan Richard Owen.

Dinozorların ilk olarak ne zaman toplumların ilgisini çektiği bilinmiyor ancak Antik Çağ'dan başlayarak belli varsayımlarda bulunulabilir. Bazı tarihçiler ve paleontologlar geç Kretase döneminin Kampaniyen aşamasında yaşamış Protoceratops'un fosilleri bulunduğunda, bunların Greko-Romen kültürde yansımasını bulmuş olabileceğine inanıyorlar. Muhtemelen bu kalıntıların bulunması ve onların dönemin insanlarınca masalsı yaratıklar olarak adlandırılması söz konusudur (Griffin, Zümrüdüanka kuşu vb).

Yeni Çağ dolaylarında artık modern bilimin ayağa kalkmaya başladığı zamanlarda eksik keşifler yapılmıştır. 1676'da Oxford Üniversitesi'nde görevli bir rahip olan Robert Plot, bir dinozora ait olduğu bugün bilinen bir uyluk kemiğini Roma döneminden kalma savaş filine ait bir kalıntı sanmıştır. Örnekler çoğaltılabilir; ancak dinozorların ve doğa bilimlerinin doruk noktası 19. asrın başlarıdır. İlk olarak dinozorların ciddi bilimsel araştırmaların konusu olması İngiliz doğa bilimci Richard Owen'in katkısıyla oldu, çünkü dinozor terimini ortaya koyan kendisiydi. Bilimsel anlamda incelenen ilk dinozor fosili ise Megalosaurus'tur, bu orta Jura dönemi etçili, William Buckland tarafından bulunmuş ve tanımlanmıştır. Tanımlanan ikinci dinozorsa 1822 yılında Gideon Mantell'in keşfettiği İguanodon'dur, cins 1825 yılında Mantell tarafından resmi olarak tanımlanmıştır. Bilimsel anlamda son 200 yılda bir avuç eksik numuneyle başlayan dinozorları tanımlama süreci bugün en az 800 cins ve neredeyse 1000 türle çok büyük bir sayıda temsil edilmeye başladı. Bu geniş canlılar grubunun da hâlâ daha yeni bulgularla değişebilecek bir evrim süreci vardır.

Avrupa'da bu gelişmeler ve keşifler yapıldıktan sonra paleontoloji bilimi Amerika kıtasındaki çalışmalarla daha da genişlemiştir. Bilhassa Avrupa'da eğitim almış, ama saha çalışmalarını Kuzey Amerika'da yapan iki önemli bilimsel kişilik Othniel Charles Marsh ve Edward Drinker Cope sahneye çıkmıştır. Bu önemli keşifler git gide ekol hâline gelmiş ve ikili etrafında rekabete dayalı bir bilimsel hareket başlamıştır. Hem Cope hem de Marsh arazi gezilerine çıkarak fosil ararlarken; bir süre sonra arazi çalışmaları için işçi ekipleri kurup başlarına asistanlarını geçirmişlerdir. İlerleyen zamanlarda, bulunan ve ulaştırılan fosilleri ofislerinde inceleme ve tasnif etme işlerini yürütmüşlerdir. Bu ikilinin rekabeti ise fikir ayrılıkları ve fosil alanları ile ilgili çatışmalar nedeniyle kavgaya dönüşmüş olup 1890 yılının ocak ayında bu kavga gazete manşetlerine düşmüş ve kamuoyunun taraf olduğu bir hadiseye dönüşmüştür. Bu bilimsel tartışma ise bilim tarihine "Kemik Savaşları" (İngilizce: Bone Wars) olarak geçmiştir.

Paleobiyoloji

Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma 
Belli dinozorların boyut karşılaştırması

Boyut

Dinozorlar pek çok özellikleri noktasında yüksek çeşitlilik yakaladılar. Boyut bu özelliklerin başında gelmektedir. Memeliler ile karşılaştırmak gerekirse ortalama memeli boyutu köpek ölçülerindeyken; ortalama dinozor boyutu ayı ölçülerine karşılık gelir. Tüm dinozorlar, boyut konusunda dikkate değer bir evrimsel öykü sunar, Mezozoyik dönemde dinozor beden kütlesinin modu 1-10 ton arasındaydı. Günümüzde tamamıyla karada yaşayan en büyük sürüngenler dev kaplumbağalar ve monitör kertenkelelerdir ve 1 tona yaklaşamazlar, ancak büyük etçil dinozorlar 6-10 tona kadar ulaşabilen örneklere sahiplerdi. Geç Jura'nın Avrupa'sından bilinen Compsognathus 1-1,25 m uzunluğundayken, Tyrannosaurus rex 12 metre uzunluğunda ve 8 ton kadar gelmekteydi. Sauropodlar için boyut konuşulacaksa devleşme söz konusu olmalıdır, örnek olarak 75 tona kadar ulaşabilen Argentinosaurus ve 35 tonluk Supersaurus verilebilir.

Ayrıca 2024 yılında yapılan bir çalışmada Tyrannosaurus cinsine yeni bir tür eklenmiştir. T. mcraeensis, T. rex'ten 6-7 milyon yıl önce Laramidya'nın daha güneyinde yaşadı ve kendisinden daha genç akrabasıyla yarışır boyutlara sahipti. T. mcraeensis'in 12 metre uzunluğa sahip olduğu düşünülüyor. Bu yeni türün keşfiyle Tyrannosauridlerin büyük boyutlara nasıl ulaştıkları ve kökenlerine ilişkin evrimsel tarihleri daha iyi anlaşılabilir.

Ortak özellikleri

Paleontologlar, kafatası, üst kollar, kalçalar, uyluklar, incikler ve ayak bileklerindeki kemiklerdeki ayrıntılarla bir dinozoru diğer fosil hayvan türlerinden ayırt edebilirler. Dinozorların ayılar gibi düztabanlı değil, uzuvları dik ve parmak uçlarında yürüdüklerini biliyoruz. İncelenecek canlı örnekler olmadan vücutlarının nasıl çalıştığını bilmek çok zordur, ancak bu tür aktif hayvanlar neredeyse kesinlikle sıcak kanlıydı. Küçük türler muhtemelen kuşların ve memelilerin yaptığı gibi iç ısı üretti. Büyük olanlar geceleri serinleyemeyecek kadar büyüktü. Her iki tür de sıradan sürüngenler gibi soğukta tembelleşmedi, bu nedenle dinozorlar her zaman yiyecek aramaya veya bir eş bulmaya hazırdı.

Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma 
Bir Chasmosaurus odunsu bitkilerle beslenirken

Metabolizma

Omurgalılar dünyasında temel olarak iki tip enerji üretim sistemi metabolizmayı ve canlı yaşamını yönetir. Bunlardan biri yüksek metabolizma hızına sahip memeli ve kuşlardaki enerji sistemiyken; diğeri düşük metabolizma hızına sahip sürüngen, amfibi ve balıklarda görülen enerji üretim sistemidir. Dinozorların genellikle dik bacaklara sahip olması onların da memeli ve kuşlar gibi etkin canlılar olduğu fikrini desteklemektedir. Bu noktada pelvisin (kalça kemiği) boyutu önemli bir belirteçtir, sürüngenlerde yavaş harekete olanak sağlayan ufak bacak kasları (uyluk kasları) yine görece küçük bir pelvise bağlanır ve bu durum kuş ve memelilerde tam ters durumdadır onların büyük pelvisleri vardır. Özellikle prosauropodlar, erken teropodlar gibi bazı ilkin dinozor grupları, küçük pelvislere sahiptir ve kimi çalışmalarda onların da düşük metabolizma hızına sahip olduğu düşünülmüştür, ancak özellikle avian dinozorlarda, gelişmiş teropod ve sauropodlarda, modern kuşlardaki gibi hava keselerinin bulunması, bazı kuş kalçalı dinozorlarda diyafram benzeri bir yapının korunması da dinozorların yüksek metabolizma hızına veya en azından sürüngenler ile kuş-memeli metabolizması arasında bir metabolizmaya sahip olduğunu gösterir. Ayrıca fosilleşmiş kemik kalıntıları da canlının yaşadığı süreçteki ısı değişimini gösterecek izotoplar barındırır, yapılan incelemelere göre dinozorlar genelde aynı ortamda yaşadıkları timsahgillerden daha duraylı (sabit) vücut sıcaklıklarına sahip olmuştur.

Dinozorların vücut sıcaklıklarını dengelemek için sahip oldukları çeşitli adaptasyonları vardır. Büyük sauropod Camarasaurus ağır yapısı nedeniyle kolayca ısı kaybedemez ve aşırı ısınan kafatasını burun boşluklarında ve ağzında yer alan ısı transfer alanlarındaki kan damarlarıyla fazla ısıyı atarak soğutur. Yine Euplocephalus'ta döngüsel burun boşlukları vardır ve geniş kan damarları burada fazla ısıyı uzaklaştırır. Orta boy bir teropod olan Majungasaurus çenesiyle bağlantılı bir sinüs sistemine sahiptir, hayvan ağzını açtığında bu sinüslere hava dolar, sonra sinüsleri çevreleyen kan damarları havayı ısıtır ve fazla ısısını havaya kaybeden serin damarlar beyne gitmektedir. Hayvan ağzını kapatınca da ısınan hava burun ve ağızdan dışarı atılır.

Son zamanlardaki çalışmalarda Tyrannosaurus rex'in kafatasındaki deliklerin farklı işlevleri olabileceği bulundu. İlk olarak hayvanın kafasının soğumasına yardım ettiği düşünüldü, diğer olasılıklar da kafatasının ağırlığını azaltan veya daha iyi bir işitme duyusuna sahip olmasına yardım eden bir adaptasyon sayılmasıdır.

Dinozorların büyüme hızları da metabolizma incelemelerine konu edilir. Sauropodların evrimsel olarak boyutlarını büyütme eğilimi günümüzdeki büyük memelilerle karşılaştırılmıştır. Örnek olarak, beş yaşında bir afrika fili 1 ton kadar gelirken; aynı yaştaki Apatosaurus'un ise 20 tona ulaştığı biliniyor. Bu büyüme hızı yüksek görünse de yaşayan balinalarla karşılaştırılınca çok yüksek olmadığı görülmektedir. Yine 30 tonluk gri balina, 20,700 kg/gün büyüme hızı yakalarken Apatosaurus 14,460 kg/gün büyüme hızına sahiptir. Yaşamış en büyük kara hayvanı olduğu tahmin edilen Argentinosaurus'un da 55,638 kg/gün'lük büyüme hızıyla, 66,00 kg/gün'lük büyüme hızına sahip gelmiş geçmiş en büyük hayvan mavi balinanın gerisinde kalır.

Üreme ve davranış

Dinozorlar da tıpkı kuşlar ve sürüngenler gibi yumurtlayarak üremiştir ve bu durum fosilleşmiş yumurta ve hatta embriyo kalıntılarıyla belgelenmiştir. Troodon, Maiasaura, Oviraptor ve Hypacrosaurus cinslerine ait yumurtalar bulunmuştur ve en tam yumurta grubu da Troodon'a ait olanlardır. Yuva yapımı ve dinozorların kuluçkaya yatmasıyla ilgili ciddi kalıntılar ortaya çıkmıştır, en ünlü örnek yuvası üstüne kapanan Oviraptor fosilidir. Ayrıca Troodon yumurtalarının bulunduğu yuvanın kenarlarında topraktan 12 cm'lik bir bariyer bulunmuştur.

Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma 
Oviraptor yumurtaları

Yavru bakımı konusunda kuş kalçalı dinozorlardan gelen fosil kanıtları bulunmuştur, özellikle Maiasaura adlı ördek gagalı dinozorun yavrularına tıpkı modern kuşlarda görüldüğü gibi baktığı anlaşılmıştır.

Dinozorların bazı türlerinin sürüler halinde yaşamış olabileceği ileri sürülmektedir, özellikle toplu fosil alanları bu konuda en önemli kanıtları oluşturmaktadır. Hadrosauridler ve ceratopsidler yuva alanlarında veya normal yaşamlarında toplulukla hareket ediyorlardı. Hem genç hem de yetişkin dinozorların fosillerinin bir arada bulunması veya toplu dinozor mezarlarının ortaya çıkmasıyla dinozorların toplu yaşamları konusunda daha net açıklamalar getirilebilmiştir. Wyoming'de bulunan beş Triceratops bireyine ait 1200 kemik ve kemik parçası üzerinden yapılan bir çalışmaya göre de bu dinozorların sürü davranışı gösterip göstermediği tartışıldı ve makalesinin de yazımına başlandı. Yüzlerce Triceratops dişinin incelenmesine dayanrak da bu beş dinozor için ortak olan toplu göçebe bir yaşam biçimi ileri sürüldü.

Dinozorların özel vücut yapıları da türler arası ve tür içi iletişimde önemli yer tutmaktadır. Özellikle boynuzlar, dikenler veya kemiksi yapılar bu oluşumlara örnektir. Boynuzların eşleri cezbetmek veya avcılardan korunma amaçlı kullanıldığı düşünülür, tıpkı stegosauridlerdeki dikenlerin kullanıldığı gibi. Ayrıca yavru-yetişkin iletişiminde de fizyolojik farklar rol oynamaktadır, örnek olarak yavru hadrosauridlerin yetişkinlerden daha farklı bir iskelet yapısı vardır. Teropod dinozorlarda da bireylerin kendi aralarında belli etkileşimlere girdiği bazı fosil kanıtlar üzerinden anlaşıldı. Özellikle fosil teropod çeneleri ve kranyumlarındaki yara, delik veya sıyrık izleri bu canlıların birbirleriyle av, yaşam alanı, yuva yeri veya çiftleşme hakkı için kavga ettiğini tezini doğruladı. Teropodlar arasında kurak günlerde yamyamlık görüldüğü hipotezi de birtakım fosil materyallerde bulunan travma izleri üzerinden açıklandı. Mygatt-Moore Quarry'deki kayalar Geç Jura yaşlı Morrison formasyonundan gelen dinozorların fosil topluluğunu içerir. Buradan gelen teropod fosillerinde başka bir teropod tarafından bırakılan izlere rastlandı. Diş izlerini Allosaurus, Ceratosaurus veya daha büyük olan Saurophaganax gibi cinslerden biri bırakmış olabilir.

Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma 
Kurak dönemde bir teropod leşi için kavga eden Allosaurus ve Ceratosaurus

Ünlü spinosaurlardan biri olan Irritator ile ilgili yapılan bir çalışmada dinozorun kafatası ve alt çenesinin duruşu ve yapısı konusunda yeni keşifler yapıldı. Yarım daire kanalları ve oksipital kondilin yönelimlerine dayanarak hayvanın başının yaklaşık 45° kadar öne eğik durduğu iddia edildi. Bunun yanı sıra, Irritator'un alt çenesindeki baskıcı kasların, paroksipital çıkıntının arka-yan yüzeyi ile retroartiküler çıkıntının posterodorsal yüzeyi arasında uzanarak bu canlının alt çenesinin güçlü ve hızlı bir açılma hareketine izin verdiği bulundu. Günümüzdeki pelikanlar gibi alt çenelerini beslenme sırasında genişlettikleri ileri sürüldü.

Yakın zamanda Çin'in Guizhou eyaletindeki Ziliujing Formasyonunda 3 yetişkin dinozor ve yumurta kümeleri bulundu. Yapılan çalışmada bu yumurtaların kabuğunun dokusunun derimsi olduğu anlaşıldı ve bu özelliğin arkozor atalarından gelen bir özellik olabileceği ileri sürüldü. Yumurta kabuğu kalınlığındaki artışın da teropod ve sauropodomorf evriminde erkenden gerçekleştiği bulundu.

Paleopatoloji

Fosil materyallerin araştırılmasıyla günümüz hayvanlarını etkileyen hastalıkların soyu tükenmiş canlılarda da olduğu ortaya kondu. Alberta, Kanada'da 77 milyon yıllık bir fosil yatağında bir Centrosaurus sürüsüne ait fosil kalıntılar bulunmuştur. Bu dinozorların toplu halde fosilleşmesi ani gelişen fırtınanın yarattığı selin hepsini boğmasıdır, ama bu fosil yatağındaki bir Centrosaurus'un kemikleri çok önemli bir bulguya işaret ediyordu. Ekhtiari ve ark. yaptığı çalışmada bir Centrosaurus bireyinin kaval kemiğinde osteosarkoma adlı kötü huylu bir kemik tümörünün bulunduğu ortaya konmuştur. Bu hasta dinozor erkek ve 19 yaşında bir bireydi.

Yine Montana Dinozor Müzesinden Cary Woodruff, 145 milyon yıllık Diplodocid benzeri bir sauropodun boyun kemiklerinde garip, brokoli benzeri büyümeler gözlemledi. Yapılan BT taramaları ve X-ray incelemeleri ile bu oluşumların solunum yolları enfeksiyonu sonucu geliştiği ortaya konmuştur. Uzmanlar ilgili dinozorun, olasılıkla ateş, akıntı ve öksürükten muzdarip olduğunu düşünüyorlar. Bu keşif, kuşlara özgü solunum yolu enfeksiyonlarının kuş olmayan dinozorlarda görüldüğü ilk vaka olma özelliğini taşıyor. "Dolly" adı verilen dinozorun günümüzde de var olan hastalıklardan birisini göstermesi bu tip hastalıkların evrimsel tarihine ışık tutacaktır.

Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma 
MOR 7029 örneğindeki patolojik pnömatik dokular

Sınıflandırma

Dinozorlar hakkındaki ilk bilimsel açıklama çabaları Richard Owen'dan gelmiştir ki, bu canlılara genel dinozor adını veren de oydu. Richard Owen başlangıçta Iguanodon, Megalosaurus ve Hylaeosaurus olarak adlandırdığı 3 cins üzerinden bir sınıflandırma sistemi kurmaya çalıştı, hatta 1851 yılındaki ünlü sergi için Crystal Palace Parkı'nda Owen'ın isteğiyle heykeltıraş Waterhouse Hawkins ölçekli olarak heykeller yaptı, o dönem dinozorların dev kertenkeleler olduğu düşüncesi hâkim olduğu için sergilenmek üzere, yaşayan sürüngen türlerinin heykelleri de yapılmıştı. Dönemin bilim dünyası, yeni fosillerin ışığında Mezozoik sürüngen çeşitliliğinin günümüzden çok olduğu kanaatine varmıştı. Yeni sınıflandırma önerileri peşi sıra geldi. Önce T. H. Huxley 1868'de yeni bir takım önerdi. Ona göre Ornithoscelida adlı bir takım tasarlanmalıydı, zira bu canlıların kuşlara benzeyen çok yönü vardı. Bu takımı ikiye ayırdı ve ilkini dinosauria yapıp Iguanodontia ve Megalosauria grubunu ve Scelidosaurus cinsini bu alt takıma koydu ve kuş benzeri küçük etçil Compsognathus da diğer alt takıma alındı.

Bir süre sonra tabii ki yeni fikirler üretildi; ancak en yetkini 1887'de İngiliz biyolog H.G. Seeley'nin hipoteziydi. Seeley, fosili bulunan dinozorların kemik yapılarını incelediğinde ayırıcı iki tip kalça kemiği şekli görmüştür. Bunlardan bir kısmı kuş kalçasına benzer bir yapıdayken; diğerleri kertenkele kalçasına benzer yapıdadır. Ayrımı takım seviyesinde terimleştirmiştir: (Ornithischia) kuş kalçalılar ve (Saurischia) kertenkele kalçalılar. Bu takımları da alt takımlara bölmüştür. Ornithischia dört alttakım içeriyordu: Ornithopoda (Iguanodon ve benzerleri), Stegosauria (plakalı türler), Ankylosauria (Hylaeosaurus ve diğer zırhlı türler) ve Ceratopsia (Kuzey Amerika'da yeni keşfedilen boynuzlu türler). Ayrıca kuş kalçalı dinozorların kalça özellikleri ve beslenme gibi ortak biyolojik karakterleri Geç Kretase zamanına dek korunmuştur.

Seeley'nin ikinci takımı Saurischia ise tüm teropod (etçiller) cinslerini içerdiği gibi büyük otçulları (Cetiosaurus, Brontosaurus) da içeriyordu. Bu devrimsel sınıflama dinosauria grubu üzerinde birtakım şüpheler doğurdu zira iki takıma bölünen bu canlıların ortak şemsiyesi dinosauria grubu olabilir miydi, yoksa tamamen farkı canlılar mıydı. Bu belirsizlik bir asır daha sürse de artık Dinosauria'nın ortak özellikler paylaşan bu canlıların doğal bir şemsiyesi olduğunu biliyoruz. Bundan bir sene sonra Belçika'nın Benissart kasabasında bir kömür madeninin işletmesi yapılırken; kazara bir düzine eklemli ve tam Iguanodon fosili bulundu. Bu muazzam bir keşifti ve Belçika Kraliyet Doğa Bilimleri Enstitüsü uzun bir süre bu çalışmaları sürdürdü ve 1883'te bu Iguanodon sürüsü sergilendi. Bu hayvanların sürü hâlinde dolaştığı ve bazılarının bipedal (iki ayak üstünde) hareket ettiği anlaşılabildi. Dinozorların sınıflandırılması konusunda önemli bir nokta da dinozorların kökeni meselesidir. Dinozorların ataları için en temel açıklama erken Triyas döneminde yaşayan arkozor cinsini işaret eder: Euparkeria. Geç Triyas'ın erken dönemine (237-201 milyon yıl önce) tarihlenen bazı arkozor cinsleri de dinozorların atası olarak kabul edilmektedir: Lagosuchus, Lagerpeton. Hatta Herrerasaurus ve Eoraptor gibi, bazı bilim insanlarının dinozor kabul ettiği, kimilerininse dinozor benzeri saydığı cinsler bulunmaktadır.

Kertenkele kalçalı dinozorlar (Saurischia)
Herrerasauridae Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma  Herrerasaurus Staurikosaurus
Theropoda
Coelophysoidea Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma  Coelophysis Liliensternus Dilophosaurus
Neotheropoda
Ceratosauria Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma  Ceratosaurus Majungasaurus Carnotaurus
Tetanurae
Megalosauroidea Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma  Spinosaurus Suchomimus Torvosaurus
Avetheropoda Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma  Allosaurus Tyrannosaurus Velociraptor (kuşlar dâhil)
Sauropodomorpha
Prosauropoda Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma  Anchisaurus Plateosaurus Massospondylus
Sauropoda
Bazal Sauropodalar Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma  Mamenchisaurus Shunosaurus Omeiosaurus
Neosauropoda
Diplodocoidea Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma  Diplodocus Apatosaurus Amargasaurus
Macronaria Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma  Brachiosaurus Camarasaurus Ampelosaurus
Kuş kalçalı dinozorlar (Ornithischia)
Heterodontosauridae Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma  Heterodontosaurus Abrictosaurus
Genasauria Thyreophora
Bazal Thyreophoralar Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma  Scelidosaurus Scutellosaurus
Eurypoda
Stegosauria Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma  Stegosaurus Kentrosaurus Huayangosaurus
Ankylosauria Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma  Euoplocephalus Edmontonia Ankylosaurus
Cerapoda Marginocephalia
Pachycephalosauria Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma  Prenocephale Pachycephalosaurus Stegoceras
Ceratopsia Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma  Triceratops Protoceratops Torosaurus
Ornithopoda
Bazal Ornithopodlar Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma  Hypsilophodon Agilisaurus Leaellynasaura
Iguanodontia Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma  Iguanodon Edmontosaurus Parasaurolophus

Paleoekoloji

Dinozorlar ve bitkiler

Dinozor araştırmalarında bitki-dinozor etkileşimine ilişkin doğrudan fosil kanıtlar (korunmuş dinozor dişlerindeki bitki izleri gibi) olmamasına karşın bitkisel dünyaya ilişkin incelemeler ve hipotezler yapmak zorunludur, zira bitkiler Mezozoik Çağ'da çoktan kara yaşamına egemen olmuş ve büyük bir çeşitlilik arz etmeye başlamışlardı. Bitkilerin iki anlamda dinozorlar üzerinde büyük etkisi olmuştur. Bunlardan ilki besin olarak onların ekosisteminde temel üretici rolü üstlenmişler, ikinci olarak da evrimsel olarak onların karşılıklı ilişkide olduğu grubu oluşturmuşlardır. Dinozorlar Çağı'nda üç büyük damarlı bitki grubu mevcuttu. Bunlar: tohumsuz bitkiler, açık tohumlular ve Kretase içinde evrimleşen kapalı tohumlu bitkiler. Eğrelti otu, kurt ayağı gibi bitkiler tohumsuz ürerler; hızlı büyüme ve hızlı üreme özellikleriyle nemli bölgelerde otçul dinozorların otlama potansiyellerini dengelemiştir. Daha sonra ilk tohumlu bitkilerin üyeleri olan açık tohumlu bitkiler evrimleşmiş ve birtakım modifikasyonları kazanır hâle gelmişlerdir, zira otsu ve tohumsuz bitkilere nazaran yavaş büyüyen ve üreyen açık tohumlularsa otçul baskısına daha açıktılar. Bu duruma karşı güçlü evrimsel cevaplar verilmiştir, örnek olarak güçlü hücre duvarları, reçine üretimi, dikensi doku ve kalın ağaç gövdesi yapısı otçulların onları daha az tercih etmesini sağlamıştı. Tohum avantajı uzak yerlere taşınma metoduyla dağılımı sağlayıp bitkilerin çevreye olan hâkimiyetini sağlamıştır. Kretase içinde kapalı tohumlu bitkiler de ortaya çıkmıştır, bir koruyucu doku yani meyve içinde kalan tohum daha iyi korunuyordu ve bu bitkiler açık tohumlu bitkilerden daha hızlı büyüyor ve ürüyorlardı. Bu nedenledir ki, günümüzde de bitkisel yaşamın en büyük üyeleri kapalı tohumlu bitkilerdir.

Habitat

Dinozorlar Mezozoyik'te farklı kıtalarda çeşitli habitatlarda varlıklarını sürdürmüşlerdir. Kurak ortamlardan çöllere, taşkın ovalarından lagünlere ve orman ekosistemlerine dek farklı yaşam alanlarına dağılmışlardır. Geç Jura'da yaşayan Archaeopteryx'in fosilleri lagün ortamında bulunmuştur ki o dönem Avrupa'nın takım adalar halinde olduğu bilinir.

Geç Kretase'de bugünkü Sahra çölü bir ırmak ekosistemiydi ve Spinosaurus ve Carcharodontosaurus menderes yapan ırmakların, taşkın ovalarının yer aldığı bu ortamda yaşamaktaydı. Son yıllarda Spinosaurus'un özelinde spinosaur ailesinin üyelerinin yaşam biçimleri üzerinde çok fazla tartışma yapıldı. Kimi çalışmalarda su yüzeyinde yüzen veya su kaynaklarının kıyılarında gezen yarı sucul bir canlı (bozayı, kaz) gibi betimlenirken; bazı çalışmalarda bilim insanları tarafından su altında hareket eden, suya tamamen dalan ilk dinozor olarak düşünüldü. Nathan P. Myhrvold ve ark. 2024 yılında yaptıkları çalışmada, makine öğrenmesine dayalı bir yöntem (pFDA) kullanarak Spinosaurus'un tamamen sucul yaşam biçimine sahip olduğunu ileri süren bir önceki çalışmanın verileri ve onların nasıl kullanıldığını yeniden değerlendirdi. Sonuç olarak yaratığın tamamen suya dalan ve avını su içinde deniz aslanı gibi takip eden bir yaşam biçimine sahip olmadığı düşünüldü. Daha çok su kıyısında 2 metreyi aşmayan sığlıklarda dolaşarak pençeleri ve ağzıyla balık yakalayabilecek bir yaşam biçimine sahip olduğu iddia edildi.

Yine geç Kretase yaşlı ünlü Kuzey Amerika fosil faunasına sahip Hell Creek formasyonu da sulak kıyı ovaları ve menderes çizen ırmakların taşkın ovaları çökellerini barındırır. T-rex, Triceratops ve Edmontosaurus gibi dinozorlar bu nemli arkaik çevrede yaşadı.

Güney Amerika dinozor fosili barındıran çokça jeolojik oluşuma sahiptir. Ünlü fosilli oluşumlardan biri de Geç Kretase yaşlı Candeleros formasyonudur. Giganotosaurus, Buitreraptor, Jakapil ve pek çok sürüngen bu formasyondan bilinmektedir. Bu formasyon, akarsu ortamı ve eoliyen ortamı yansıtan orta-büyük taneli kumtaşlarından oluşur. Silttaşı ve çamurtaşı varlığı da paleoçevrenin bataklık koşullarını temsil eder.

Evrimsel süreçler

Dinozorlar, Mezozoyik boyunca arkaik yeryüzünde her kıtaya yayıldılar. Bu yayılış tüm türlerin yerküre boyunca sınırsız hareket ettiği bir dağılış değil, her türün kendine özgü bir dağılım şekline sahip olmasıyla tanımlanır. Bu yayılış büyük oranda kıtaların fiziksel konumları, iklim ve sıcaklık kuşaklarıyla ilgilidir. Dinozorların çevreye muazzam ölçüde iyi adapte olması ve ekolojik anlamda tüm nişleri doldurması, kayda değer bir başarıdır. Bitkiler bile bu karşıtlık üzerinden kendi evrimsel rotalarını çizmişlerdir; örneğin Araucaria cinsi ağaçlar uzun boyunlu sauropodlardan korunmak adına alt dallarından kurtulmuşlardır. Yine Stegosaurus cinsi geç Jura dinozoru temel diyeti olan sikad türevi bitkilerin yok olmasıyla ortadan kaybolmuştur. Dinozorların en etkileyici evrimsel hikâyesi ise aslında nesillerinin tamamen tükenmemesidir, bugün artık pek çok bilimsel çalışmada kuşlar dinozorların yaşayan torunları olarak kabul edilmektedir. Uzun bir süre ilk kuş olarak adlandırılan Archaeopteryx lithographica'nın bulunmasıyla fosildeki korunmuş olan tüyler yıllar sonra ciddi bir tartışmaya yol açtı ve yıllar yılı soğukkanlı, pullu ve hantal sürüngenler olarak düşünülen dinozorların kuşlarla yakın akraba olabilecekleri üzerine araştırmalar yapıldı. Yakın zamanlarda Çin'de pek çok tüylü dinozor bulunması, kuşların kanatlarındaki tüy formasyonuna benzer olarak dinozorların kol kemiklerinde tüy kökü çıkıntıları bulunması önemli kanıtlardan biridir. Kuşlarla yakın akraba oldukları genetik olarak belli olan dinozorların ön kollarındaki parmak yapılarının kuşlara benzemesi ve birçok dinozorun kuşlar gibi sıcakkanlı olduklarının yaşadıkları bölge ve fosiller yardımıyla saptanması sonucu böylesi bir akrabalık bilimsel anlamda netleşmiştir.

Dinozorların irdelenen bir diğer yönü de kimi grupların evrimsel olarak yakınsak özellikler göstermesidir. Örnek olarak tyrannosauridler ve abelisauridler büyük bedenlerine ve kafataslarına göre çok küçük kalan ön kollara sahiptirler. Teropodlar içinde bu küçük kollu olma eğilimine bir grup daha sahiptir: Carcharodontosauridler. 2022 yılında yapılan bir çalışmada Arjantin'de Huincul formasyonundan tanımlanan Meraxes gigas'ın fosil örneği tam bir ön kolu korumuştu ve bu da canlının büyük bedenine göre bir hayli ufak kalmaktadır. Sonuç olarak üç teropod grubunun da büyük bedenlere karşın küçük kollar barındırarak yakınsak evrim örneği sunduğu belgelendi.

Ayrıca bilim insanlarının dinozorların nasıl göründüğüne ilişkin algısı bilimsel çalışmalar ışığında ciddi oranda değişmiştir. Hantal, kertenkele benzeri pullu canlılar olarak gösterilirken; bugün artık fosil kanıtlar sayesinde pek çok teropodun kuş akrabalarınınkine benzer tüy türevi yapılara sahip olduğunu biliyoruz. Özellikle bilim insanlarının bu konudaki anatomik görüşü de evrim geçirmiştir. En bilinen dinozor unvanını hâlâ sürdüren karizmatik teropod türü Tyrannosaurus rex ortalama olarak 12 metre uzunluğunda, 5 metre yüksekliğinde ve kabaca 9 ton ağırlığında bir canlıydı, bu tahminler yaklaşık bir asır önceki keşfinden bu yana çok değişmedi; ancak bu canlının rekonstrüksiyonu oldukça değişmiştir. Tyrannosaurus hatta neredeyse tüm teropodlar için eski görüşler, kuyruğunu sürüyen, neredeyse insan gibi dik duran ve hantal bir varlık düşünürken; modern görüş hızlı, tüylü bir vücut ve eğik bir duruş betimlemiştir.

Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma 
Tyrannosaurus rex'in eski duruşu (Charles Knight, 1919)
Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma 
Tüylü Tyrannosaurus rex'in yeni duruşu

Kuşlarda yaygın olarak gözlenen uyku pozisyonunun bazı dinozorlarda da görüldüğünü ortaya koyan fosil kalıntılar bulundu. 2004 yılında Xu Xing ve Mark Norell bir Troodontid olan Mei long'u tanımladı, bu dinozorun kalıntıları günümüz kuşlarında görülen uyku pozisyonunu yansıtan bir duruşla korunduğu anlaşıldı ve hayvanın uyurken aniden gelişen bir afetle gömüldüğü sanılıyor, fosil alanındaki tüf katmanları da volkanik bir etkinliği doğruladı.

Dinozor: Keşif, Paleobiyoloji, Sınıflandırma 
Mei Long uyku pozisyonunda

Tüylülük

Tüyler dinozorların bir grubu olan kuşların en göze çarpan özelliklerinden biridir. Son 30 yılda yapılan çalışmalarda ise kuş olmayan dinozorların çeşitli üyelerinin fosillerinde de tüy vb. yapıların kalıntılarına rastlandı, ki bazı bilim insanlarına göre dinozor soy ağacının farklı gruplarında tüylü üyelerin bulunması tüylülüğün atasal bir özellik olduğu düşüncesini doğurdu. Son yıllarda Çin'de bulunan tüylü kuş olmayan dinozorlardan sonra Tyrannosaurus rex gibi büyük Geç Kretase Tyrannosauridlerinin de tüylü olabileceği tartışıldı. Yakın zamana kadar tüylülüğün daha çok küçük dinozorlarda görülen özellik olduğu düşünüldü çünkü canlılar büyüdükçe yüzey alanı/hacim oranı düşer ve bu da ısı kaybını azaltır ve sonuç olarak beden sıcaklığını korumak için tüylere gereksinim kalmaz. Yutyrannus'un keşfiyle büyük bir teropodun da tüylü olabileceği görüldü ve büyük Geç Kretase tyrannosauridleri de tüylerle betimlenmeye başladı, ancak Montana'da Tyrannosaurus rex'e ait olan fosil bir deri baskısı bulunmasıyla hayvanın pullarla kaplı olduğu anlaşıldı. Büyük Tyrannosauridlerin tüy barındırsalar bile bunların gövdelerinin yanlarıyla sınırlı olduğu düşünüldü.

Yumuşak doku

Yumuşak dokular, fosilleşmeleri çok zor olduğu için seyrek olarak fosil kayıtlarda bulunurlar. Yine de dinozor çalışmaları içinde önemli yumuşak doku keşifleri yapıldı. Daha 19.yy'da pullu deri örnekleri bulundu, ama bunlar o dönemde yanlış olarak timsahlara atfedildi. İlgili bulgu, 20. yy'ın ilk çeyreğinde Reginald Hooley tarafından daha ayrıntılı olarak incelendi. Bunun yanı sıra sonradan Edmontosaurus olarak bilinen dinozorun kalıntıları arasında da yumuşak dokulara rastlandı ve 1912'de H. F. Osborn tarafından pullu derili dinozor betimlendi.

Yakın tarihli çalışmalar da önemli bulguları ortaya koydu. 2022 yılında Bell ve ark. Psittacosaurus fosili üstünde pul yapılarına rastladı. Hayvanın kuyruğunda dörtgenel pullar varken, omuzlarındakiler kesik koni biçimindeydi. Ayrıca Dakota lakabı verilen Edmontosaurus fosili çok iyi korunmuş bir ön ayak örneğine sahipti, canlının ön ayaklarındaki orta parmakların birleşerek günümüz atlarındaki toynaklara benzeyen bir yapıyı oluşturduğu bulundu.

Büyük grupların yok oluşu

Büyük dinozorların nasıl yok olduğuna dair bugüne değin birçok iddia ortaya atılmıştır. Geçmişte, dinozorların kısa bir süre içinde toplu olarak nasıl yok oldukları uzun bir süre açıklanamamış ve yanardağ patlamalarından dünyadaki iklim değişikliklerine kadar çeşitli teoriler ortaya atılmıştır. Bu konuda en yeni teori gök taşı (asteroid) çarpması sonucu bir felaket zinciri hâlinde yok oluşun tetiklendiği varsayımıdır. Yaklaşık 66 milyon yıl önceye tarihlenen yani stratigrafik olarak Kretase-Paleojen yok oluşu dizisi diye adlandırılabilecek bir çökel istif bu yok oluşu temsil ediyor.

Ünlü jeolog Walter Alvarez İtalya'nın Gubbio şehrinde bu yok oluş anını aydınlatacak önemli bir jeolojik iz keşfetti; bu Kretase döneminin sonunu temsil eden kil tabakasındaki anomaliydi. Bu anomali K-T sınırındaydı ve fosilsizdi. Bu jeolojik sınır Kretase ve Paleojen yaşlı birimlerin oluşturduğu tezatları gösteriyordu zira fosilce zengin Kretase kireçtaşları, ince bir kil tabakası ardından fosilsiz Paleojen kayaçlarına yerini bırakıyordu. Bu noktada kil tabakası jeolojik tarihte nasıl bir olayı betimliyordu sorusu gündeme gelmiştir ve bu sorunsalın yanıtına Walter'ın babası olan ünlü fizikçi Luis Alvarez 1970'lerde Gubbio şehrinde bu jeolojik sınırda nadir bir element olan iridyumu bularak yaklaşmıştır. Dünya'nın kabuğunda milyonda 0,3 olarak bulunan bu element (sondaj karotları veyahut yüzlek veren kayalardan örnekler toplanarak), K-T yok oluş sınırında milyonda 6,3'lük bir oranda bulundu yani 20 kat daha fazla bir miktar vardı. Dolayısıyla bugün Güneş sistemi bünyesindeki pek çok asteroidin de ortalama olarak bu düzeyde bir iridyum varlığına sahip olduğu bilindiğinden yaklaşık 66 milyon yıl önce Dünya'nın yüzeyine çarpan dev bir asteroidin toplu yok oluşun bir dizi sebebini ortaya çıkarabileceği mantıklı bir görüş hâline gelmiştir. Çapı 10 km, ağırlığı ise 1 katrilyon ton olarak hesaplanan bu dev asteroidin çarptığı yerin Meksika'daki Yucatan yarımadası Chicxulub krateri olduğu tahmin ediliyor. Çarpışma anında hızının saatte 100 bin km olabileceği düşünülürken, 11.0 Mw büyüklüğünün üstünde bir depremi tetiklemiştir (beraberinde dev tsunamiler) ve sonuç olarak böylesine bir çarpışma alanı (astrobleme) yüzlerce km çapında bir alanı kaplayabilir.

Daha da ilginci son araştırmalarda Ukrayna Boltiş kraterinin Chicxulub krateri ile hemen hemen aynı yaşta olduğu Ukrayna'daki kraterin sadece 2000-5000 yıl daha yaşlı olduğu görülmüştür. Bu durum da paleontologlara K-T yok oluşunun çoklu bir dünya dışı etkinin sonucu olduğunu düşündürmektedir. Kafa karıştıran bir nokta da dünyaya nazaran oldukça küçük bir asteroidin taşıdığı iridyum nasıl olur da K-T stratigrafik sınırı boyunca tüm yerküreye görece istikrarlı dağılabilmiştir; ama bu soruya rağmen asteroid hipotezi yaygın kabul görür. Bu noktada asteroid çarpması, dinozorları yeryüzünden anında sildi açıklaması doğru değildir, bu teorinin devamına kulak vermek gerekir. Çarpışma sonucu büyük miktarda kıtasal ve meteorik parça atmosfere saçıldı ve sonuçta devasa bir toz-partikül (silikat parçaları) bulutu dünyayı sararak güneş ışığının yeryüzüne ulaşmasını engelledi. Bu ise zincirleme birtakım felaketlere neden oldu, zira önce fotosentetik canlıların soyları tükendi (büyük oranda bitkilerin) ve bu da herbivor (otçul) dinozorların kademe kademe yok oluşuna gitti ve nihayet carnivor (etçil) dinozorlar bu yok oluş silsilesinden etkilendi.

Yukarıdaki söylendiği gibi günümüzde kuş olmayan dinozorları yok eden olayın gerçekleşme şekli hâlâ tartışma konusudur. Kuş olmayan dinozorların yok oluşuna ilişkin en önemli tartışma konularından birisi de bu yok oluşun ani (katastrofik) mi, yoksa aşamalı olarak mı gerçekleştiğidir. Çin'de dinozor yumurtaları üzerinde yapılan bazı çalışmalara göre Kretase-Tersiyer yok oluşu öncesi iki milyon yıllık bir zaman diliminde yaklaşık 1000 kadar yumurta kabuğu ve tam yumurta fosilinin sadece üç farklı yumurta kabuğu çeşidinden geldiği belirlenmiştir. Bu üç çeşit yumurta kabuğundan ikisi dişsiz oviraptorlardan gelirken, diğeri otçul hadrosaurlarınkidir. Bu veriler ışığında yok oluş öncesinde zaten dinozorların çeşitlilik düşüşüne uğradığı ve yok oluşun aşamalı olduğu ileri sürülebilir.

Genelde fosil çalışmaları gösteriyor ki, toplu yok oluşlar ufak türleri es geçmektedir. Bilhassa özel nişleri dolduran ve belli bir oranın üstünde vücut büyüklüğü bulunan canlılar yok oluşları atlatamamıştır. K-T yok oluşu da kuşlar, sürüngenler ve memelilerin atlattığı; ama kuş olmayan dinozorların atlatamadığı bir dönemeç olarak görülebilir. Son olarak belirtmek gerekir ki, Kretase periyodunun sonuna doğru Dekkan yaylasındaki volkanik kapanların da püskürdüğü ve onların da bu yok oluşta bir paylarının olduğu düşünülebilir.

Yakın zamanda yapılan bir çalışmada kuş olmayan tüm dinozorları ve diğer bazı canlıları yok eden Geç Kretase sonu toplu yok oluş olayının Kuzey yarımküre'nin ilkbahar aylarında yaşandığı belirlenmiştir. Bu çalışmada yok oluşun mevsimi Acipenseriform grubu balıkların kalıntılarındaki duraylı izotoplardan yola çıkılarak mevsimsel bir döngü üzerinden bulunmuştur.

Olası Paleosen dinozorları

Kimi zaman Kretase-Paleosen yok oluşu sınırının üstünde kuş olmayan dinozor kalıntılarına rastlanır. Bu kalıntıların bazılarının aşınma sonucu Geç Kretase yaşlı katmanlardan kopup Paleosen yaşlı kayalarda yeniden gömüldüğü anlaşıldı. Ancak Fasset ve ark. (2011), New Mexico eyaletindeki Ojo Alamo Sandstone oluşumundan çıkan bir Alamosaurus sol uyluk kemiğini (kemikten boyuna ve enine enkesitler alarak) Uranyum-kurşun dönüşümü kullanarak doğrudan yaşlandırdı ve bu fosil örneğin yaşı 63.4 ± 0.6 milyon yıl önceye tarihlendirildi.

Fassett ve ark. (2009, 2011)'nın ortaya attığı Paleosen dinozorları hipotezine bazı araştırmacılar tarafından itiraz edildi. Lucas ve ark. (2011)'de Fassett'in çıkarımlarına stratigrafik yönlerde karşı çıktı, ilk olarak Ojo Alamo kumtaşının Kretase-Paleosen yok oluş çizgisini içerdiğini ve alt Ojo Alamo kumtaşının yaşının Maastrichtian olduğunu iddia ettiler. Bu hipoteze getirilen önemli bir itiraz da Paleosen çökellerine bulunan hadrosaur bacak kemiğinin Geç Kretase yaşlı tabakalardan taşındığı ve Paleosen tabakalarına yeniden çökeldiği ve dolayısıyla Paleosen'de kuş olmayan dinozorların yaşamadığının öne sürülmesiydi. Kalıntıların parçalı ve aşınmış olması kanıt olarak sunuldu. Paleosen dinozorları hipotezine bir diğer karşı çıkış da Koenig ve ark. (2012)'nın yaptığı çalışmada dile getirildi, bu çalışma özetle Fassett'in 2011 tarihli çalışmasında yaptığı radyoaktif yaşlandırma ile çok geniş bir yaş aralığı bulduğunu, hipotezi için yeterli paleopalinolojik ve manyetostratigrafik kanıtlar öne süremediğini ve yaşlandırma noktasında yeniden kristallenme işleminin süresini belirlemediğini savundu.

Bu konudaki bir diğer görüş de Kretase-Paleosen yok oluş çizgisinin 1.3 metre üstünde bulunan ve Paleosen dönemine tarihlenen çökellerde yer alan dinozor dişlerine dayanarak kuş olmayan dinozorların yok oluştan sonra yaklaşık 40.000 yıl boyunca yaşadığı savıdır. Özellikle dişler üstünde aşınma ve deformasyon olmaması da bu dişlerin daha yaşlı tabakalardan Paleosen çökellerine taşındığı iddiasını çürütebilir. Sonuç olarak, olasılıkla Kretase-Paleosen yok oluşundan binlerce yıl (yaklaşık 40 bin yıl) sonra bile yerküre üzerinde kuş olmayan dinozorların yaşadığı düşünülüyor.

Ayrıca bakınız

Notlar

Kaynakça

Tags:

Dinozor KeşifDinozor PaleobiyolojiDinozor SınıflandırmaDinozor PaleoekolojiDinozor Evrimsel süreçlerDinozor Büyük grupların yok oluşuDinozor Ayrıca bakınızDinozor NotlarDinozor KaynakçaDinozorArkozorGrekçeKatastrofiKuşMezotermMezozoyikRichard OwenSoğukkanlıSürüngenlerSıcakkanlıTriyas

🔥 Trending searches on Wiki Türkçe:

Nikola TeslaYılmaz ErdoğanMahsun JMehmet Yılmaz AkKemal TahirKaragöz ve HacivatSurvivor Ünlüler - GönüllülerI. AhmedSaatleri Ayarlama EnstitüsüKuzey Kıbrıs Türk CumhuriyetiServet-i Fünûn yazarlarının eserleri listesiYusufHalkbankŞanlıurfa'da 2019 Türkiye yerel seçimleriAlevilikİstanbul'un FethiHIV/AIDSAdana'da 2019 Türkiye yerel seçimleriİshak PaşaKas gevşeticiSeda Ocakİbrahim ÇelikkolKaan TaşanerAlparslan TürkeşKarabükGöktürk KağanlığıMilliyet (gazete)Yaban (roman)HollandaMemleket PartisiE-Devlet (Türkiye)TrabzonTürkiye Futbol FederasyonuTac MahalBursaDünya Tiyatro Günü2024 Avrupa Futbol Şampiyonası elemeleri - Play-offHindistan2002 Türkiye genel seçimleriİzmir'de 2019 Türkiye yerel seçimleriDani AlvesDinozorKasım 2015 Türkiye genel seçimleriCemil TugayAvusturya millî futbol takımıTiyatroİtalyaTürkiyeTurks ve Caicos AdalarıMabel MatizSahabeEuroCup (basketbol)EmevîlerBatuhan KaradenizÜç Cisim ProblemiMantıku't-TayrPKKOnur Seyit YaranKametCem SultanTürkiye'nin en kalabalık şehirleriNazi AlmanyasıÇağatay UlusoyHüseyin BaşArka Sokaklar (dizi)PolonyaSaadet PartisiArda GülerÖzkan UğurJosef StalinTürkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınmasıİsrailHellasHüma HatunTürk devletleri listesiAmerika Birleşik Devletleri'nin eyaletleriCengiz Aytmatovİstanbulİstanbul'un ilçeleri🡆 More